sanayideki otomosyon ve teknoloşi iş gücünü nasıl etkileyecek
Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Richard Baldwin, küreselleşmenin geleceği hakkında konuştu ve uyarılarda bulundu. 30 yıldır uluslararası ticaret alanında araştırmalar yapan Baldwin'e göre, teknolojik gelişmeler artık plazalarda çalışan 'beyaz yakalıların' işlerini tehdit eden bir noktaya yaklaşmış durumda. "Şu an içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinin bilgi teknolojilerinin toplumları rayından çıkarabilecek ölçek ve hızda" olduğunu söyleyen Baldwin, çok yakın zamanda dengelerin değişeceğini öngörüyor.
"GÜMRÜK DUVARLARI BİR İŞE YARAMAYACAK"
George Bush'a ekonomi danışmanlığı da yapmış olan Baldwin, teknolojik gelişmeler sayesinde Asya ve Afrika'da yaşayan insanların Batı'yla çok daha kolay rekabete girebildiğini söylüyor. 21. yüzyılda korumacı gümrük duvarları örmenin bir işe yaramayacağını söyleyen Baldwin, "Sınırları kolayca aşabilen bilgi akışı, küreselleşmeyi bilinmeze sürükleyen asıl gelişme" diyor.
"TEKNOLOJİ, SANAL GÖÇÜ ÇOK YAKINDA MÜMKÜN KILACAK"
Baldwin, gelişmekte olan ülkelerin Batı'yla rekabetine dikkat çekerek, "Çok yakında bu ülkelerdeki insanlar, Avrupa ya da ABD'deki üretim robotlarını uzaktan kontrol ederek düşük görece maliyetle çalışabilecek" diyor. Baldwin, "Buralara gelip bu işleri yapamayabilirler ama teknoloji çok yakında sanal göçü mümkün kılacak" öngörüsünde bulunuyor.
"ÇİN'DEKİ İŞÇİ BATI'DA, ÜLKE DEĞİŞTİRMEDEN ÇALIŞACAK"
İnternet giderek hızlanıp yaygınlaşıyor. Ayrıca robotların da üretim maliyeti hızla düşüyor. Bu iki gelişme sayesinde örneğin Çin ya da Filipinler'deki işçiler, Batı'da ekonominin yüzde 80'ini oluşturan hizmet sektöründe ülke değiştirmeden çalışmaya başlayabileceği ifade ediliyor. Baldwin, bu gelişmelerin ne tür ekonomik ve sosyal dönüşümlere yol açabileceğini de anlatıyor:
"İstihdam anlayışı değişecek. Mesleklerin doğası evrilecek. Yaptığınız işin bir kısmı bizzat sizin dikkatinizi isteyebilir. Ancak bir kısmı da ülke dışında halledilebilir hale gelecek. Aynı fabrikalardaki bazı üretim süreçlerinin farklı ülkelere taşınması gibi. Tek ihtiyacınız daha güçlü bilgisayarlar, daha hızlı veri iletim ağları ve daha ucuz robotlar. Bunların hepsi de oluyor."
BM UYARIDA BULUNMUŞTU
20. yüzyılın ortalarından bu yana robotların ekonomik aktivitedeki yeri hızla artıyor. Ortalama bir üretim robotunun saatlik maliyeti 5 dolar. Ortalama saatlik ücretler ise Avrupa'da 50 dolar, Çin'deyse 11 dolar arasında değişiyor. Ayrıca her geçen yıl robotlar daha ucuz hale gelip daha karmaşık üretim süreçlerini yürütebilir hale geliyorlar.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nda da bu konu ele alınmış ve robotların yükselişi nedeniyle gelişen ülkelerde milyonlarca kişinin istihdam güvencesinin risk altına girmeye başladığı uyarısı yapılmıştı.
2019'DA ROBOTLARIN SAYISI 31 MİLYONA ÇIKACAK!
Sadece fabrikalardan bahsetmiyoruz. Dünya çapında evlerde kullanılan robotların sayısının 2019'a kadar 31 milyona çıkması bekleniyor. Yerleri silen, çimleri biçen veya havuzları temizleyen robotların gündelik hayatın bir parçası haline gelmesi ve 13 milyar dolarlık bir pazarın oluşması öngörülüyor. Baldwin, bir örnek vererek, "ABD'deki bir alışveriş merkezinin güvenliğini Peru'daki operatörlerin kontrol ettiği robotlar sağlayabilir. Avrupa'daki otellerin temizliğini Filipinler'den yönetilen robotlar yapabilir." sözleriyle geleceği özetliyor.
"ABD, ULUSLARASI RAKİPLERİ KARŞISINDA KAYBEDEBİLİR"
Baldwin'e göre Donald Trump gibi siyasilerin korumacı politikaları ise faydadan çok zarar verici: "Eğer şirketler uygulanan politikalar nedeniyle ABD'de istihdam yaratmaya zorlanarak verimsiz hale gelirlerse eninde sonunda uluslararası rakipleri karşısında kaybederler."
Baldwin, ABD'de küreselleşmeye karşı duyulan öfkenin, Donald Trump'ın başkan seçilmesine yardımcı olduğunu düşünüyor. Ancak Trump'ı destekleyenler Baldwin'e göre hayal kırıklığı yaşayabilirler. "Yeni başkanın istihdam artırma girişimlerinin başarıya ulaşma ihtimali düşük." diyen Baldwin, "Son yıllarda belki milyonlarca insan küreselleşme karşıtı gösterilerde sokaklara döküldü. Küreselleşme yüzünden işlerini kaybettiklerini, yaşadıkları toplumun parçalandığını söylüyorlardı. Ancak küreselleşmenin kendisi bir krizin içine sürüklenirken, karşıt seslerin daha da yüksek perdeden çıkmasını beklemek gerek." diyerek düşüncelerini ifade ediyor.
TEKNOLOJİYE YENİLEN VATANDAŞA MAAŞ BAĞLANMA ÖNERİSİ
Baldwin, verilen siyasi tepkinin her ülkede aynı olmadığını da vurguluyor ve tepkinin türünü iktidarların teknoloji nedeniyle işini kaybetme riski altında olan çalışanlara nasıl yaklaştığının belirlediğini belirtiyor. Örnek olarak, Almanya'da Deutsche Telekom ve Siemens şirketleri, işlerini teknolojik gelişmelere kaybeden kesimlere vatandaşlık maaşı bağlanmasını öneriyorlar.
"ESKİ TİP KÜRESELLEŞME SAAT GİBİ İŞLİYORDU, ANCAK..."
Hükümetlerin sosyal politikalara daha fazla önem vermeye başlaması gerektiğini de vurgulayan Baldwin, "II. Dünya Savaşı sonrası dönemde serbest ticarete odaklandık ama aynı zamanda da sosyal refah anlayışını genişlettik." diyor.
19. yüzyılda sanayi devriminin ilk dalgası küresel ticarette büyük bir patlama yaratmıştı. Avrupa'daki savaşların bitmesi ve buhar enerjisinin keşfi malların taşınma maliyetlerini hızla düşürmüştü. Küresel servet ise iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ülkede toplanmıştı.
G-7 ülkeleri ABD, Almanya, Fransa, Japonya İngiltere, Kanada ve İtalya o dönemlerde büyük bir refaha kavuştular. Ancak iletişim ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte 1990'lardan itibaren küreselleşmenin ikinci dalgası kendisini hissettirmeye başladı.
Baldwin'e göre eski tip küreselleşme kurulu saat gibi işliyordu, ancak şu an içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinin itici gücü bilgi teknolojileri ve bu güç ekonomileri, toplumları rayından çıkarabilecek ölçek ve hızda.