Kentler, İnşaat Sektörü ve Ahşap Kullanımı
15-05-2012
Biriken malzemelerdeki sürekli artış kentlerde sorunlar yaratmaktadır.
KENTLER, İNŞAAT SEKTÖRÜ VE AHŞAP KULLANIMI Dr. Yük. Mim. M. Elif Somer
ÖZET
Biriken malzemelerdeki sürekli artış kentlerde sorunlar yaratmaktadır. İnşaatlarda çevre dostu inşaat malzemeleri kullanılır, binalarda enerji verimliliği arttırılır, atıklar daha iyi yönetilir veya yeniden kullanılırsa bu sorunların önüne geçmek mümkün olacağından yenilenebilir, çevre dostu inşaat malzemeleri ve alternatif inşaat metotlarının daha yaygın kullanımı araştırmalara konu olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde yeni yaklaşımlar hızlı gelişim ve değişim süreçleri ile doğru orantılı olarak daha yaygın uygulanabilir ve pozitif veya negatif etkilerini çok kısa zamanda gösterebilirler. Yenilenebilir bir hammadde olan ahşabın ise ekolojik açıdan çözüm yaratma potansiyeli çok yüksektir. Bu yaklaşımlar ışığında geliştirilen çalışma sürdürülebilir bir konut sektörü için geçerli olabilecek noktaları saptamayı hedeflemiştir. Bu amaçla Türkiye ahşap teknolojilerinin konut sektöründe uygulanabilirliği açısından incelenmiş ve sanal bir prototip yaratılmıştır. Prototip modüler inşaat metotlarının strüktürel problemlere cevap verebilecek uygun bir gelişim yolu olabileceğini ortaya koymuştur. Sonuçta belirli koşullar altında ahşap teknolojilerinin yaygın kullanılan teknolojilere ödenebilir ve rekabet edebilir bir alternatif oluşturabileceği söylenebilir.
Dünyada genel olarak yüksek bir gelir ve nüfus artışı gözlenmekte, buna bağlı olarak tüketim hızla artmaktadır. Artan nüfus ağırlıklı olarak kentlerde yoğunlaşırken artan inşaat etkinlikleri ile beraber çevre sorunları baş göstermektedir. Bu olgu sınırlı kaynaklar ve çevre sorunlarına bağlı olarak ekonomik optimizasyon ve ekolojik etkinlik gereğini ön plana çıkarınca yapıların geleceğe dönüklüğü gittikçe daha fazla ekolojik özellikleri tarafından belirlenmeye, yapılar ve yapı malzemeleri için yeni kriterler öngörülmeye başlanmıştır (Herzog et.al. 2003,48).
İnşaat sektöründeki öncelikler düşük yapım maliyetlerinden uzun kullanım süreçleri, yapı bileşenlerinin yeniden kullanımı, atıkların değerlendirilebilmesi yönüne kayarken yenilenemeyen fosil enerji kaynaklarının tüketiminden ve üretimde oluşan atıklardan uzaklaşma gerekliliği de ortaya çıkmıştır (Merl 2005). İşletme ve bakım maliyetlerinin düşürülmesi, yapım süresinin kısaltılması, çevre zararlarının azaltılması, enerji verimliliğinin ve kullanım esnekliğinin arttırılması, kalite garantisi, inşaat süreçlerinin optimizasyonu gibi faktörlerin ön plana çıkması sürdürülebilir inşaat kavramını doğurmuştur (Rupli 2002), (Bayerl 2005).
İnşaatta sürdürülebilirlik doğal kaynaklar, teknolojik imkânlar ve işgücünden oluşan üretim strüktürünün hem girdiler hem de bina yapım süreci açılarından irdelenmesi ve optimize edilmesi ile sağlanabilir. Talep artışı daha fazla üretim gerektirdiğinden üretim sürecinde gerçekleşecek düzelmelerin inşaat talebinin yüksek olduğu ülkelerde çok daha fazla etkin olacağı açıktır. Habitat raporlarından kentsel nüfus yıllık büyüme oranının 1995 ve 2015 yılları arasında gelişmiş ülkelerde %0.60, gelişmekte olan ülkelerde %2.90, az gelişmiş ülkelerde ise % 4.60 oranında olmasının beklendiği görülmektedir (Habitat 2001). İnşaat talebi kentleşmeye bağlı olduğundan hızlı ve kontrolsüz kentleşmeye yol açabilecek düzeydeki bu oranların sosyal, ekonomik ve ekolojik sorunlar doğurması kaçınılmazdır. Nitekim gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde kalite düşüklüklerinden başlayıp gayri kanuni oluşumlara dek varan yapılaşma ve konut sorunları özellikle yaygındır.
Büyüyen şehirler biriken malzeme ve artan atıklar anlamına da geldiğinden hızlı gelişmekte olan ülkelerde inşaatlarda kullanılan malzemelerin miktarı ve ekolojik niteliği ön plana çıkmaktadır. Yoğun inşa aktivitesi ama az atık, hızlı yapılaşma ama kalite garantisi ve uzun süreli kullanım ama az enerji tüketimi olarak özetlenebilecek ihtiyaçlar malzeme, teknoloji seçimi ve alternatif teknolojilerin yaratılıp kullanılması yolu ile çözümlenmeyi beklemektedirler(Tübitak 2003), (Lippke et.al. 2004), (Eccredi 2005).
Bu yeni yaklaşım yenilenebilir malzemelerin yaygınlaşmasını küresel boyutta kolaylaştırmış, böylelikle inşaat malzemesi olarak ahşap Avrupa'da yeniden gündeme gelmiş ve potansiyeli arttırılarak kullanımının çok katlı konutlara yayılması sağlanmıştır. Yoğun araştırmalar sonucu giderek daha fazla ihtiyaca cevap verebilen sektörün rekabet gücü de gittikçe artmaktadır (bkz. Şekil 1, Şekil 2) (Affentrenger et.al. 2000).
Gelecekteki inşaat sektörünün ihtiyaçlarına önüretimli ahşap sistemlerin cevap verebilecekleri öngörülse de Amerika kıtası ve Kuzey Avrupa ülkeleri dışında birçok ülkede yönetmelikler, özellikle yangına yönelik kısıtlamalar ile ilgili sıkıntılar mevcuttur. Bu bazı ülkeleri yönetmeliklerinde malzemelerin tutuşabilirliğini değil yanma hızlarını öne çıkaran bir tutumu benimsemeye götürmüştür. Yönetmeliklerde ahşaba yönelik hesap kriterleri ise hala eksiktir, örnek sayısı da az olduğundan deneme yanılma metodu ile veya özel izinlerle ilerlemek durumunda kalınmaktadır (bkz. Şekil 3) (Affentrenger et.al. 2000 / S. 16).
Orta Avrupa'da ahşap malzeme kullanımı ile yapılabilecek konutlarda kat sınırlamaları ülkeden ülkeye hatta eyaletten eyalete değişse de yönetmeliklerin izin verdiği yükseklikler belirli kurallar dâhilinde beş ila dokuz kat arasında değişebilmektedir. Örnek vermek gerekirse Berlin'deki yedi katlı E3, Bad Aibling'deki sekiz katlı B&O veya Londradaki dokuz katlı Murray Grove apartmanını (bkz. Şekil 4) göstermek mümkündür. Konut projelerinde ahşap-çelik veya ahşap-beton almaşık tekniklerin kullanımı ise yaygındır.
TÜRKİYEDE KONUT VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KRİTERLERİ
Türkiye hızla büyüyen kentsel alanlara sahiptir, bina stoğunun ve inşaat aktivitelerinin çoğunu konutlar oluşturur ve bunların ortalama yarısı en azından kısmi olarak kanun dışıdır. Türkiye'nin koşulları mimari çeşitlilik, planlama süreçleri, yapı malzemeleri, kaliteli işgücü gibi faktörler konusunda kısıtlamalar oluşturmakta, yapım teknikleri ve kontrol sistemleri yetersiz kalmaktadır. Bu bilgiler Türkiye'nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği ışığında değerlendirildiğinde konut sektöründeki sorunların ivedilikle çözülmesi gerektiği sonucuna varmak güç değildir. Güvenli, kontrollü, hızlı ve finansal açıdan rekabet edebilir yapı metotlarının gerekli olduğu kabul edilse de pratiğe yönelik çözüm ve alternatifler oluşturulmakta zayıf kalınmaktadır. İnşaat sektörü için alternatifleri işleyen, Vizyon2023 panelinin program içeriğine ahşap konusu da eklemiş fakat sonuçta rapor bu konu tartışılamadan tamamlanmıştır. Bunda ahşabın inşaat alanında ancak kısıtlı bir şekilde kullanılabileceği yönündeki yaygın görüş yanında etraflı bilgi edinmenin güç olmasının etkisi de vardır (Tübitak 2003/ S.26).
Türkiye için geçerli alternatif senaryoların hızlı büyüyen başka ekonomiler için de büyük oranda geçerli olacağı düşünüldüğünden bu konu bir doktora tezi çerçevesinde değerlendirmeye alınmış ve öncelikle Türkiye için inşaatta sürdürülebilirlik kriterleri oluşturulmuştur. Sonuçta Türk konut sektörünün kapsaması gereken genel özellikler alttaki tabloda yer almaktadır. Her ne kadar devlet politikası kaynaklı faktörlerin kentsel planlama ve kentsel gelişim üzerinden daha yüksek kalite anlamına gelen legaliteyi doğrudan etkilediği izlense de yapılan değerlendirmeler konutta ihtiyaçların birçoğunun mimar ve inşaat mühendislerinin müdahele edebildiği planlama, teknoloji seçimi ve malzeme seçimi ile de etkilenebildiğini göstermiştir (Somer 2008).
Betonarme büyük yükler taşımaya elverişli ama ağır bir sistemdir. Tablo ışığında bir değerlendirme yapıldığında betonarmenin şu an için deprem dayanıklılığı, hızlı yapım, nakliye kolaylığı, daha az atık, önüretime uygunluk, kendin yap sistemleri, kolay üretim, yenilenebilir malzeme kullanımı, düşük enerji kullanımı, yeniden kullanılabilirlik, esneklik v.b. gereklilikleri yeterince karşılayamadıkları görülmüştür.
Çelik sistemler esnek ve hızlı çözümler sunmakla beraber hassas bağlantılar yüzünden kendin yap sistemlerine uygun değildirler. Daha çok büyük açıklıklara hitap ederler ve çok katlı konut sektörü için pahalı sistemler oluştururlar. Sürdürülebilirlik için enerji tüketiminin mümkün olduğunca kısıtlanması ihtiyacı çelik üretiminde gerekli olan oldukça yüksek miktardaki enerji tüketimi ile çelişmektedir.
Ahşap sistemlerin ise tablodaki gereksinimleri büyük ölçüde karşılayabilecek potansiyele sahip oldukları görülür. Ahşap geleneksel bir yapı malzemesidir, yenilenebilir, atık oluşturmadan kullanılabilir, dışarıdan eklenmediği sürece zehirli madde içermez, üretiminde kullanılan fosil enerji miktarı düşüktür (Herzog et.al. 2003), bünyesinde karbondiyoksit barındırır. Ahşap öğeler ömürlerinin sonunda yeniden kullanılabilir, biyolojik yolla yok edilebilir, enerji veya hammadde olarak değerlendirilebilirler, ön üretime ve seri üretime elverişlidirler. Ahşap hafiftir bu yüzden depolanabilir, nakledilebilir, deprem açısından avantajlıdır. Ayrıca ısı ve ses yalıtımı konusunda elverişlidir.
Fakat unutmamak gerekir ki ahşap tasarımların üretimi ve uygulanması yüksek ölçüde kalite kontrolü ve planlamada disiplin gerektirmektedir. Malzeme ve sunduğu imkânlar hakkında geniş bilgi şarttır (Affentrenger et.al. 2000). Ayrıca Ahşap sektörünün potansiyeli ve hammadde konularının aydınlatılması gereklidir.
ORMANLAR VE AHŞAP SEKTÖRÜ
Dünya genelinde çoğunluğu tropik bölgelerde olmak üzere doğal ormanlık alanlar azalsa da Avrupa'nın endüstrileşmiş ülkelerinde orman alanları artmakta fakat yaşlanmaktadır. Çünkü endüstri ağırlıklı olarak çapları dar, genç tomruklara odaklanmıştır. Bu ülkeler üretimlerinin az bir kısmını küresel pazara sunabilmekte, gelişmekte olan ülkelere yeterince ulaşamamaktadırlar. Ahşap stoğunu tüketmek için strateji ve proje arayışları sürmekte; yarışmalar, seminerler ve ödüller yoluyla ahşap kullanımı ve araştırmaları desteklenerek çözüm yaratılmaya çalışılmaktadır (FAO 2003-XII/S.146,147), (Merl 2005), (Affentrenger et al. 2000), (Herzog et.al. 2003). Standart özelliklerde ürün, enkesitler ve uygun fiyatlı yumuşak ağaç tercih eden piyasalar ise insan eliyle ekilmiş monokültür ormanları desteklemektedir. İlerde ahşap ihtiyacının daha çok plantasyonlarla karşılanması beklenmektedir (IIED 2003).
Türkiye topraklarının %26 sı orman alanıdır ve yetmişlerden itibaren hem alan hem hacim olarak artış göstermişlerdir (DPT 2001-IV Orman s 12,30). Bu büyüme Avrupa ülkelerine göre daha düşükse de hesaplar teorik olarak orman miktarında azalmaya yol açmadan yıllık 10 milyon m daha fazla üretimin mümkün olduğuna işaret eder (DPT 2001-IV/ S.40) (Somer 2008Tablo 4/ 33-37). 1999 verilerine göre yılda 28 milyon m olan üretim hacminin 2/3 kadarı yakacak olarak kullanılmaktadır (Konukçu 2001). Verimsiz ormanların potansiyeli, iğneli ağaçların miktarı artırılabilirse ve kanun dışı kullanım kontrol altına alınabilirse üretim hacminin de artması beklenebilir. Ormanları sadece hammadde olarak görmek tabii ki yanlıştır fakat yine de Türkiye'nin ahşap endüstrisini ileriye götürecek potansiyelin bulunduğu söylenebilir(DPT 2001-IV/S.12,92), (FAO 2003-XII/S.133,134). Gümrük birliği sonrasında ithalatta darboğazların kalkmasıyla Türk ormanlarının üzerindeki baskı azalmış, 2002 yılından sonraki ekonomik gelişme tüm inşaat sektöründe olduğu gibi bu sektörde de ithalatı ayrıca artırmıştır (Sezgin 2005/S.9). Ahşap malzemeleri endüstrisi son 20 yılda hızla gelişmiştir (TOBB Mobilya 2005/S.3), (Yeniçeri 2005, 6).
AHŞAP İNŞAAT SİSTEMLERİ VE ÖNERILEN TEKNOLOJİ
Ahşap yaşayan ve kendini yenileyebilen bir hammaddedir. Ahşap ile gerçekleştirilen strüktürlerin dayanımlı ve uzun ömürlü olması için fiziksel, mekanik, anisotropi ve nem gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması şarttır. Ahşap araştırmaları ahşabın bu özelliklerini kontrol altına almaya yoğunlaşırken deformasyon dayanımları doğal keresteye göre daha yüksek olan ahşap bileşimli malzemeler ve sistemler yolu ile gittikçe azalan hammadde ve düşük kaliteli malzeme kullanımına da cevap vermeye çalışırlar (Affentrenger et. al 2000/) (Pfeifer et.al. 2001/S.14).
90 lı yıllarda üretiminde çeliğe göre çok daha az gri enerji harcayan ahşabın büyük açıklıklarda çelikle boy ölçüşebileceği kanıtlandıktan sonra çok katlı binalarda kullanımı tartışılmaya başlanmış, 21. yüzyıl başlarında yaygın olan çerçeve metodlarından sonra ahşap laminasyon işlemlerinin büyük aşamalar kaydetmesi ile birlikte iskelet ve masif sistemler de atağa kalkmıştır. Yine de günümüzde kullanılan ahşap teknolojilerinin yoğun kentleşmenin gereksinimlerine tam olarak cevap verecek düzeyde gelişmiş oldukları söylenemez. Buna cevap verebilecek çözüm önerisinin tanıtımına geçmeden önce 1900'lerden sonra oluşmuş az veya çok ön üretime elverişli güncel ahşap metotlarına kısaca değinmek gereklidir (Herzog 2003), (Aichholzer 1999), (Schober 2002)
İskelet sistemler
İskelet sistemler karkas yapılardan türemişlerdir. Belirli bir modülasyonda kolon ve kirişlerle çalışırlar, büyük açıklık geçebilirler, plan esnekliği yüksek sistemlerdir. Bazı bölümleri yatay kuvvetlere karşı döşemeler, çaprazlar veya düzlemlerle sabitlemek gerekir. Bağlantılar genelde özel üretilen çelik elemanlarla gerçekleştirilir. Sistemi oluşturan çubuk elemanlar montaj sürecini, montaj maliyetini ve kontrollü inşaat gereksinimini olumsuz etkileyebilirler. En büyük dezavantajları pahalı ve birinci sınıf ahşap malzemeye ihtiyaç duymalarıdır.
İskelet sistemler dışındaki tüm sistemler yükleri plak şeklinde elemanlar vasıtası ile yayarak taşırlar. Kullanılan her katman taşıyıcı veya rijitleyicidir. Bu nedenle planlamada öngörülen boşlukların şekli ve yeri sonradan kolayca değiştirilememekte, yapılabilecek mekânsal değişiklikler sınırlı kalmaktadır.
Çerçeve Yapılar
Dikmelerle çalışan Kaburgalı sistemlerdir. Balloon-frame, Platform-frame, Timber frame gibi isimlendirilmektedirler. Eleman montajını inşaat alanında gerçekleştirmek günümüzde tercih edilmemektedir. Bunun yerine ön üretimde dikmeler iki taraflı kaplanarak kentsel oluşumlara daha uygun çerçeve, panel, hücre yapı sistemleri oluşturulmuştur. Sistem boyutları büyüdükçe (hücre) nakliye ve montaj zorlaşır. Genelde az katlı yapılar için geliştirilmiş sistemlerdir, kat sayısı arttıkça standart elemanlar ile çalışmak güçleşir, oturma hassasiyeti artar. Yüksek ağırlıkları kaldıramazlar, yanal yüklere karşı sabitleme yetileri özel olarak desteklenmedikçe kısıtlıdır. Planlamada serbestlik sunmakla beraber sonradan yapılacak değişikliklere el vermezler (Bednar et.al 2005).
Yeni Masif Sistemler
Tarihleri ahşap yığma sistemlere dayanır. Günümüzde ahşap katman veya parçaların birbirlerine yapıştırılarak, vidalanarak, çivilenerek dilenen forma getirilmesi ile oluşturulurlar. Basit detaylarla çalışabilirler, bağlantıları özen gerektirir, ses ve ısı yalıtımı açısından çok iyidirler. Düşey yükleri ve yanal stabiliteyi taşıyıcı duvarlar üstlenir. Önüretime elverişlidirler ama planlama aşamasıda çok iyi detaylandırılmaları gerekir çünkü sonradan değişikliklere pek olanak vermezler. Şu anda çerçeve sistemlerden sonra konut sektöründe en çok kullanılan sistemlerdir. Masif ahşabın geçigenlik katsayısı iç kısımların çabuk ısınmasını engeller, yandığında çeperinde oluşan kömür tabakası oksijen alımını güçleştirir. Ayrıca çelik gibi enkesiti ve formu değişmediğinden yangın davranışı uygundur (Pfeifer et al. 2001 / S. 12). Dezavantajları ağırlık ve malzeme tüketimi faktörleridir.
Şekil 5 teki tablodan da izlenebileceği gibi alternatif bir yapı sisteminin her şeyden önce ödenebilir yeni üretim ve finansal rekabet gücü gerekliliklerini karşılaması gerekmektedir. Bu yüzden güncel sistemlerin fiyatı doğrudan etkileyen faktörlerden olan ön üretim derecesi, inşaat alanında montaj ve nakliye kolaylığına göre değerlendirilmeleri gerekir. Uzun vadeli kullanım ve değişen ihtiyaçlara uyum anlamına gelen plan esnekliği de göz önünde bulundurulduğunda çubuk yapı ve plak yapı sistemlerinin farklı avantajlarının bulunduğu ve geliştirilecek teknolojinin mümkün olduğunca her iki sistemin avantajlarını kapsaması gerektiği ortaya çıkar.
Hedeflenen teknolojinin özellikleri mekânlar arası olabildiğince geçirgen ve esnek bir yapı; basit eleman bağlantıları; sınırlı eleman boyutları; hızlı ve kolay montaj; mümkün olduğunca az hammadde tüketimi; çok katlılığa, zaman içinde genişlemeye ve kendin yap metotlarına uygunluk ve deprem dayanıklılığı şeklinde özetlenebilir.
Önerilen sistem:
Yukarıda açıklanan yolla geliştirilen teknoloji iş akışlarında tekrarın getirdiği hızlı üretim avantajlarından yararlanmak için birbirleri ile bağlantılı olmak üzere planlanmış, ahşap bir yapı/eleman sistemidir. Sistemin yapı elemanları işlevlerine göre ikiye ayrılır. Perde Kolon Elemanı, Kolon Bağlantı Elemanı, Döşeme Elemanı, Kiriş Elemanı Taşıyıcı Sistem Grubunu; Mesnet şeridi, Mesnet köşebendi, Duvar elemanları, İkincil elemanlar Tamamlayıcı Sistem Grubunu oluştururlar. Temel yapıtaşı değişik kullanımlara elverişli, genişlemeye uygun, şekli ve boyutu değişebilen bir Hücredir. Yatay yönde genişlemeye sınır yoktur. Düşey yönde genişleme olanağı eleman bağlantıları ve hammaddenin özelliklerine göre değiştirilebilir.
Sistemin en önemli parçaları hem düşey hem de yatay kuvvetleri iletmekle yükümlü perde kolon elemanlarıdır. Bir çeşit perde duvar teşkil ederken kalan boşluklar sayesinde esnek ve geçirgen bir yapı sunarlar. Düşey yükleri noktasal ileten, yatay yüklere karşı özel önlemlere ihtiyaç duyan İskelet; düşey yükleri yayarak iletirken yatay stabiliteyi de üstlenen Masif ve Çerçeve sistemlerden farklılaşırlar. Perde kolon elemanlarına sabitlenerek adeta bir kaynak dikiş oluşturan kolon bağlantı elemanları ile farklı düzenler oluşturulabilir. Perde kolon elemanlarına tek veya iki yönden sabitlenebilen kiriş elemanları ile birlikte sistem rijit çerçeve şeklinde işler.
Döşeme elemanları temel alınan hücre boyutlarına endeksli parçalardan oluşur. Döşeme elemanları için kiriş elemanlarına dört taraftan sabitlenecek şeritsel mesnetler tercih edilmiştir. Hücrenin döşeme seviyesindeki yatay stabilitesi ise döşemeden bağımsız olarak mesnet şeritlerinin mesnet köşebentleri sayesinde rijitlenmesi yolu ile gerçekleştirilmiştir. Böylelikle döşeme elemanlarının binanın taşıyıcı özelliklerini bozmadan takılıp çıkarılabilme olanağı sağlanmıştır. Döşeme elemanları aralarında irtibatlandırılarak gerektiğinde diyafram olarak davranmaları sağlanabilir.
Kontrollü ve hızlı inşaat için cephenin hızlı tamamlanması ve iç mekânlarda arzulanan esnekliğin sağlanması ince inşaatın belirli ve planlı bir şekilde yürütülebilmesine bağlıdır. Bu nedenle Taşıyıcı Sistem Grubuna eşlik etmek ve tamamlamak üzere ikincil elemanlar düşünülmüştür. Tamamlayıcı Sistem Grubu söz konusu sistemden başka sistemler ve malzemeler ile birlikte kullanılabilir.
Bu elemanların en önemlileri duvar elemanlarıdır. Duvar elemanları sıva için alt zemin sunarken istenirse kaplanabilirler. Dış ve iç mekâna bakan duvar elemanlarının dış yüzeyinde yangın ve ısı koruması dilenen malzemeyle sağlanabilir. Kiriş veya Döşeme elemanlarından aşağı doğru asılacak biçimde planlanırlarsa az sayıdaki noktasal bağlantılar yolu ile zemine sabitlenebilirler. Bu sayede yerden yürütülecek teknik aksama dokunmadan iç mekân değişiklikleri yapılabilir, zeminin üst katmanları dilendiği şekilde kaydırılabilir.
Cepheyi oluşturabilmek için pencere, çıkma ve konsol elemanları, iç mekânlar içinse kapı ve dolap elemanları geliştirilmiştir. Bu elemanlarının boyut ve şekilleri ihtiyaca göre düzenlenebilir, duvar elemanları ile veya kendi aralarında kombine edilebilirler. Örneğin dolap elemanları kapısız kullanılarak nişler oluşturulabilir. Böldükleri mekânın iki tarafından geçiş imkânı tanınacak şekilde uygulandıklarında odadan odaya geçiş mekânı sunabilirler.
HEDEFLENEN AVANTAJLAR
Yapı/Eleman Sistemi güvenlik, kalite, esneklik, maliyet kontrolü, daha az atık, kontrollü enerji ve kaynak tüketimi anlamına gelen endüstriyel ön üretime uygundur. çevre ve sürdürülebilirliğe katkı sağlayıcı özelliklere sahiptir. Her bir sistem elemanı başka sistemlerle beraber; örneğin döşeme elemanları her tür iskelet yapılarla, perde kolon elemanları kompozit döşeme sistemleri ile beraber kullanılabilir.
Yapı/Eleman Sistemi üretimini takiben depolanmaya uygundur. Bu sayede hızlı bir biçimde kurulabilir, geçici yapılar söz konusu olduğunda zarar görmeden sökülebilir, saklanabilir ve ihtiyaç duyulduğunda yeniden kullanılabilir. Bu yüzden sistem kırsal, tarımsal yapılar, tatil evleri ve koruma alanlarında inşaat yapmaya elverişlidir. Yeniden kullanım yolu ile çevre kirliliğine hassasiyet gösterilmekte ve kaynak tüketimi azaltılmaktadır.
Bugünkü genel uygulama afet konutlarını önce kurup sonra kaldırmaktır. Hızlı bir biçimde kurulabilmesi sistemin afet konutu olarak kullanılabilmesine olanak sağlar. Sistem dâhilindeki yapı grupları zaman içinde geliştirilerek belirli bir senaryo eşliğinde kalıcı konut alanlarına ardından yörenin merkezileşmesi durumunda yoğunlaştırılarak büro alanlarına dönüştürülebilirler. Kısacası kademeli inşaata uygundurlar. Zaman içinde binaların fiziksel özellikleri iyileştirilebilir, hücre parçaları eskidikleri veya zarar gördükleri takdirde değiştirilebilirler.
Hazır elemanlar sayesinde kaba inşaat süreci temelde bir montaj sürecine dönüşür, bekleme süreçleri ve inşaat alanında iş süresi kısalır. Bu kentsel ortamda inşaat açısından avantaj sağlayarak, sektörün arz esnekliğini arttırır. Şehir yenileme projelerinde, gecekondu alanlarının ıslahında ve mevcut binaların yenilenmesinde etkin bir alternatif oluşturabilir. Hafif olduğundan mevcut binalara kat çıkmak, yatay düzlemde mekân eklemek mümkündür.
Sistemde perde kolonlar mekânlar arası geniş boşluklara imkân verebilecek şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca duvar elemanlarının veya ikincil elemanların taşıyıcı ana sisteme ağırlık dışında etkisi bulunmaz. Bu yüzden mekân planı, mekân işlevi ve cephe düzeni kullanıcı tarafından ihtiyaca göre zaman içinde değiştirilebilmekte, kullanım amacı ve ihtiyaç değişikliklerine cevap verilebilmektedir. Böylelikle kullanıcıya mekân ile özdeşleşme olanağı, farklı kullanım tarzlarına uyum esnekliği sağlanmaktadır. Ayrıca elemanları farklı şekillerde giydirerek fiziksel özelliklerini güncelleştirmek mümkündür.
KAYNAKLAR