Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız’dan 2022 yılı panel sektörü değerlendirmesi

Mobilya Dekorasyon Dergisi - Mobilya Dekorasyon - Dergi - Yayın - İletişim - Dergi - furniture - wood - design - dizayn - aksesuar - kenarbandı - edgeband - makine -woodworking - woodworkingmachinery - fair - mobilya fuarları - woodworking machinery - ahsap makineleri- glue-yapıştırıcı tutkal-

Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız’dan 2022 yılı panel sektörü değerlendirmesi

19-01-2023
Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız’dan 2022 yılı panel sektörü değerlendirmesi
2022 yılı mobilya aksesuar, orman ürünleri ve ahşap işleme makineleri sektörümüzle ilgili gerçekleştiğimiz bu çalışmamızda Türk panel sektörü kadar uluslararası panel sektöründe de en önemli üreticilerden biri olan Kastamonu Entegre’nin Türkiye CEO’su sn Haluk Yıldız ile bu konuyu masaya yatırdık ve uzun bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

 2022 yılı mobilya aksesuar, orman ürünleri ve ahşap işleme makineleri sektörümüzle ilgili gerçekleştiğimiz bu çalışmamızda  Türk panel sektörü kadar uluslararası panel sektöründe de en önemli üreticilerden biri olan Kastamonu Entegre’nin  Türkiye CEO’su sn Haluk Yıldız ile bu konuyu masaya yatırdık ve uzun bir söyleşi gerçekleştirdik.

      

 MOBİLYA DERGİSİ : Öncelikle bize bu fırsatı verdiğiniz için size  teşekkür ediyorum, sizinle sohbet etmek konuşmak sektörle ilgili bilgiler almak önemli ve bizler de besleniyoruz,  bilgilerimizi tazeliyoruz. Bu sektörde 32 yıldır yayıncılık yapıyoruz,  ama sektörde bilimsel analiz yapabilecek ve sorunlara çözüm odaklı  dokunabilecek insan sayısı az. 2022 yılı Ahşap sanayi Orman Ürünleri, sektör değerlendirme raporu hazırlıyoruz. Şüphesiz bu raporları bizdeki dernekler, kurumlar kendi sektörleri ile ilgili yıllık ölçekleme ve bilimsel çalışma yapmadıkları için bu işler  biz yayıncılara , gazetecilere düştü.  Sizler gibi sektörün akil insanlarıyla konuşarak yol açmaya çalışıyoruz. Aslında hemen tüm ana ve ara sektörlerimizin artık kendi dernekleri var, bir kısmı federasyon düzeyine geldiler, bunlar kendi alanlarıyla ilgili çalışmalar yapabilir, sektör raporları ithalat ihracat, personel, veri vb konularla ilgili çok önem arz eden konularda raporlar hazırlayıp kendi üyelerini bilgilendirerek sektörlerini ölçeklendirebilecek bir noktaya getirebilirler. Yani ben neredeyim, benim sektörün nedir, rakiplerim nedir, ne kadar ölçek üretimi yapıyoruz, buna uygun ne tür yeni yatırımlar yapabilir veya gereksiz üretimleri sınırlayabilirim gibi bilimsel veriler oluşturarak üyelerini aydınlatabilirler. Bütün bunları yapabilmek için bir  fizibilite, bir ölçek çalışması  gerekiyor. Bunları da devlet yapamadığına göre kurumlar yapacak, derneklerin de görevleri bu olması lazım. Derneklerin asli görevleri  gazete çıkarmak dergi çıkarmak, fuar yapmak değil, tersine bu alanda uzmanlaşmış üniversiteler ve araştırmacılar olmak üzere ilgili kurum ve kişilerin deneyimlerinden faydalanmak onlarla sıkı işbirlikleri kurmak olmalıdır.

        Pandemi sürecinden sonra gerek Türkiye’de ve uluslararası panel,  parke, orman ürünleri sektöründe kapanmadan dolayı önemli  değişen süreçler yaşandı.  Son gerçekleşen Intermob  fuarında olsun, Sicam fuarında ve diğer fuarlarla olsun  ziyaretçi yoğunluğundan ve  katılımcılardaki heyecandan  bunu gördük. Siz  bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz 2020 -2021-2022 arasında bu süreç nasıl gelişti Bir önceki yıla göre sektör de değişen ne tür dinamikler oldu?

 

HALUK YILDIZ: Bulunduğum konum ve yüklendiğim sektörel sorumluluklarım itibarıyla 3 tane şapkam var . O şapkalara göre de ortak bir soru sormuş oldunuz.  Öncelikle şunu söyleyeyim; sektörü özetlemek gerekirse insanlık pandemiyi yaşarken bizler de şunu çok iyi algıladık ki, her nerede yaşarsanız yaşayınız, ülkeniz, diliniz, renginiz, ırkınız ne olursa olsun, bu tür küresel felaketlerde ortak acılar, benzer davranış biçimleri gösteriyoruz.  2020 yılında Mart ayında tanıştığımız pandemiyle birlikte Nisan’da kapanmalar başladı. Sektör birdenbire %30-40 küçüldü. 2-3 ay boyunca küçülme devam etti. Bu dönemde mobilya sektörü birdenbire durdu. Zaten kapasite kullanımında da bunu gördük kimse önünü göremedi. Mobilya sektörü ile iç içe çalışıyoruz, biz o dönemde Kastamonu Entegre olarak devam kararı aldık. Öncelikle işçi yoğun bir sektör olmadığımız için bazı avantajlarımız vardı. Pandemi sürecini daha rahat yönetebiliriz diye düşündük, servisleri ayarladık, yemek yerlerini ayarladık, çalışma ortamları zaten birbirinden çok bağımsız noktalardı.  Dolayısıyla bu dönemde biz durmayalım dedik. Bir avantajımız da vardı depolarımız da stoklarımız da müsaitti. O yüzden mayıs sonuna kadar durmamaya gayret ettik. Aslında belki de hayatımızın en doğru kararını aldık. O dönemde sevkiyatlar %30-40 düşmesine rağmen depolarımızın da müsaitliğiyle o depolar doluncaya kadar üretime devam ettik. Bir risk aldık. 2 ay sonra ne olacağını bilmiyorduk, şimdi güzel güzel anlatıyoruz ama o zaman bilmiyorduk. Diğer taraftan insan sağlığı ve yaşamı riski var, onu da bilmiyorduk.  Ama bugünden geriye hepsine baktığımızda da Allah’a çok şükür o günlerde süreci iyi yönettik diyoruz. Bayramı sonrası   baktık ki insanların davranışları birdenbire değişti, herkes evde kaldı, kimse dışarı çıkamamaya başladı. Tabi ki dışarı çıkamayınca seyahat masrafları olmadı, ekstra yemek masrafı olmadı, giyim tarzlarımız bile değişti. Giyim masrafımız bile olmayınca evlerimizdeki eksiklerin ve değişim ihtiyacının farkına vardık.   Klasik anlamda birdenbire tüm dünyayı saran enflasyon dediğimiz bu sürece doğru geldik. Tabii başta herkes memnundu satışlar iyi, her şeyi gayet de güzel gidiyor dedik. 2020'nin Mayıs’ından sonra başlayan süreç 2022’nin Temmuz'una kadar devam etti. Bunun yan etkisi olarak da bütün dünyaya enflasyon olarak yansıdı.  Herkes bu fırsattan özellikle işletme sahibi olanlar, lojistik firmaları vs. aslında hepimiz için güzel olan talebin artması başta güzel gibiydi. Sonuçta baktığımızda enflasyon olarak geldi. Ama 2022 Temmuz’a geldiğimiz zaman enflasyon artık belli bir yere gelmiş hem Amerika hem Avrupa enflasyon mücadelesinde tepkiler almaya başlamıştı. Diğer taraftan baktığımızda insanlar artık seyahat edebildi o korkularını yenebildi. Dünyada bunu herkes açık açık söylüyor. Temmuz sonrası tüm dünyada tüm sektörlerde bir geriye dönüş başladı, dolayısıyla şimdi olumsuz etkileri görmeye başlıyoruz.

Mobilya Dergisi: Her ülke kendi gelişim sürecine uygun bundan nasibini aldı yani?

HALUK YILDIZ : Hepsi değil ama bir grup aldı diyelim, burada birinci önemli olan şu; ülkeler, kültürler, insanlar çok farklı diyoruz ama aslında bu pandemi döneminde herkes aynı davrandı aslında, insan olarak çok farklı değilmişiz. Biz bu kararı verdikten 1-2 ay sonra Ikea’nın Amerika CEO’su pandemi döneminde stokları azaltmadık, pandemiden sonra satışların artacağını düşünüyoruz  diye beyan verdi. Demek ki dünyada insanın davranışı değişmedi gözüküyor. Ama tabii ki bu talep özellikle emtia fiyatlarında artışa oldu. 

NESİP UZUN : Peki bu artışın nedeni hammadde girdilerindeki  sorundan mı, yoksa talep karşılayamamaktan kaynaklanan marjinal bir iktisadi durumdan mı kaynaklandı? 

HALUK YILDIZ : Tabii sektörel farklılıklar var ama asıl fiyatı arttıran emtia dediğimiz ana ürünler, melamin, metanol, üre,  çelik, lojistik maliyetleri...  Dolayısıyla bunların artışı mamul ürünlerin üretiminde maliyet artışı olarak geldi. Ama talep yine de arzın üzerinde olmasaydı maliyet artışını yansıtamayacaktık.

NESİP UZUN : Peki panelde genel anlamda ortalama baktığımızda  ithal girdi yüzde kaçtır?

HALUK YILDIZ: Türkiye’de odun ham madde ihtiyacı kendi ormanlarımızdan karşılandığı için üretimde ithal ham madde oranı %35-40 civarındadır. Tabii enerji tüketimini yerli kabul ediyorum.

NESİP UZUN : Burada ortalama bir değerlendirme yaparsak Türkiye Mobilya / Ağaç ve Ahşap Eşya Sektörü’nün 6 milyar dolarlık ihracatı söz konusu. Bunun bir kısmını ithal girdi olarak düşünürsek reel anlamda elimizde kalan ne oluyor?

HALUK YILDIZ : Sektörün büyüklüğü 18 milyar dolar, sektörün ihracatı ise  6 milyar dolardır.  İthal ham madde kullanımı levha sektöründe %35-40, mobilyada ise %20-30 oranındadır. Sektörde yerlilik oranının %70 bandında olduğunu düşünürsek reel olarak elimizde kalan tutar 4-5 milyar dolar aralığındadır. Türkiye'de net cari fazla veren ve büyüklük olarak 2023 hedeflerine en yakın sektörlerden biriyiz.

NESİP UZUN : Mesela bizim sektörde tutkal çok önemli bir girdidir. Panelinden tutun mobilyanın tüm bileşenlerine kadar tutkal kullanılıyor. Türkiye'de onun için de ciddi yatırım projelerinin geliştirilmesi gerekmiyor mu?

HALUK YILDIZ : Biz tutkalımızı kendimiz üretiyoruz, ama aldığımız ana ham maddeler; metanol,  melamin ve üre dışardan geliyor.

NESİP UZUN : İklim değişikliği konusunda ahşap kullanımının önemi nedir? Yeşil Mutabakatla ilgili kararnameyi Türkiye de imzaladı, gerçi Avrupa'da bile tam olarak hayata geçmiyor ama önümüzdeki süreç Almanya başta olmak üzere bu yeşil  mutabakat konusunda karbon salımından,  arabalarda fosil yakıt kullanımına kadar pek çok alanda   ciddi yasal mevzuatlar çıktı. 

HALUK YILDIZ : Ahşap doğal bir karbon yutağıdır. Bir m3 odun hammaddesi yaklaşık bir ton CO2 hapseder. Bu yönü ile bizim ürünlerimiz iklim değişikliği ile mücadeledeki en kullanışlı silahımız. Bu özelliğin kullanılabilmesi için ahşabın yakılmaması gerekmektedir. Keza Avrupa Birliği yayınladığı 2030 Orman Stratejisi belgesinde açık bir şekilde ahşabın inşaat ve mobilya gibi uzun ömürlü ürünlerde kullanılması teşvik edilmekte ve hedef gösterilmektedir.  Avrupa Birliği’nde faaliyet gösteren panel, mobilya, kağıt gibi biyo bazlı ürünler üreten firmaların ürünlerinde tuttuğu toplam CO2 miktarı, Avrupa Birliği’nin bir yılda atmosfere verdiği toplam karbon emisyonunun %20’si kadardır. Türkiye’de bu oranın %6-7 civarında olduğunu tahmin ediyoruz. Türkiye için en iyi strateji hem orman varlığını hem de karbon deposu olan panel, ahşap yapı malzemesi, ahşap mobilya gibi karbon yutağı malzemelerin kullanımını arttırmasıdır.

Aralık ayında Antalya’da yapılan TOBB Orman Ürünleri Meclisi Çalıştayında Konya Eşrefoğlu Camii örneğini gösterdim. Bu cami ahşaptan inşa edilmiş ve 700 yıldır ayakta. Yani bünyesindeki CO2’yi 700 yıldır atmosferden uzak tutuyor.

Özetle hem AB’nin hem de tüm dünya ülkelerinin yol haritasında iki konu mutlaka olmalı. Birincisi orman alanlarını artırmak. Bunun yolu yeni ağaç dikmekten geçer. Dünyadaki bozulmuş orman alanları oldukça fazla olduğu için bunun yapılmasının önünde de hiçbir engel yoktur. İkinci yapılabilecek şey odun hammaddesinin yakılmaması ve karbon yutağı görevi gören bizim yonga levha ve MDF gibi ürünlerimizin de dahil olduğu ürünlerde kullanılmasıdır. Burada hem Avrupa’nın hem de bizim en büyük problemlerimizden biri odunun biyokütle tesislerinde yakılmasıdır. Odun yakıldığında bünyesindeki CO’yi atmosfere geri salar. Bu konudaki teşviklerin gözden geçirilmesi, uzun ömürlü ürünlerde kullanılabilir nitelikteki odunun yakılmaması gerekir.

NESİP UZUN : Çok güzel bir konuya değindiniz  siz de biliyorsunuz Ligna Hannover fuarında Ben 20-25 yıl önce gittiğimde 2 tane Bio kullanan soba varken şimdi 2 koca salon sadece bu yeni teknolojileri sergiliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?  

HALUK YILDIZ :

Ben bu konuyu 4 yıl önce Berlin’de gerçekleşen bir konferansta açılış konuşmasında da belirtmiştim. Sanki Avrupa’da iki beyin var dedim. Biri biyokütle tesislerinde odunu yakıp enerji elde etmeyi teşvik ederken, diğeri atık hammaddeden levha üretimini destekliyor. Yani tertemiz ağacı yakarken atıklardan mobilya üretip evimize koyuyoruz. O zaman bu tespitim oldukça ilgi çekmiş ve takdir görmüş; gündemde daha fazla yer bulması gerektiği belirtilmişti. Bana göre odunun evlerde ısınma amaçlı yakılmasında sorun yok. Bu nispeten temiz ve ekonomik bir çözüm. Ama yüksek megavatlık devasa enerji tesislerinde orman emvalinin yakılması önemli bir savaşta en önemli silahlarımızdan birini etkisiz hale getirmek anlamına geliyor.

NESİP UZUN Hammadde tedarikinde farklı sıkıntılara da neden oluyor mu bu süreçler?

HALUK YILDIZ : Bir taraftan onunla uğraşıyoruz, diğer taraftan da aslında en önemli konulardan biri bu başlık altında Orman Genel Müdürlüğü’nün tutumu, bir tek satıcının ihaleye girdiği emvalde 7 bin tane alıcı var ve bunların da ne olduğu belli değil, böyle bir sistem zaten Türkiye’ye zarar veriyor. Odun emvallerinin fiyatı 2022 yılında OGM tarafından %188 artırıldı, yani yaklaşık 3 katına çıktı. 7000 tane alıcı çıkınca talep şişiyor, çünkü herkes girebiliyor, biz şunu yapmak istiyoruz Türkiye’de sektörler içinde kapasitesi belli olan tesis sayıları belli. Bunlar yonga levha ve MDF üreticileri.   Çünkü ürün belli, kapasitesi belli o yüzden tahsisten alabiliyoruz.  Diğer sektörleri de o şekilde organize hale getirmeye çalışıyoruz.  Kontra plakçıları, paletçileri, kerestecileri…  Bunlar tabii çok küçük ve dağınık oldukları için bunları birleştirme zorluğumuz var.    

NESİP UZUN : Peki bu durumda ithalat daha mı avantajlı?

HALUK YILDIZ :   Bildiğiniz gibi Türkiye bu sektörde önemli bir üretici ülke konumundadır. Dolaysıyla mevcut kaynaklarımız bugünkü ve yeni yatırımlarla gelecek talebi karşılamak için yeterli değil haliyle Türk üreticiler bir miktar odun ithal ediyor. Ama tüm tüketimimizin ithalatla karşılanması mümkün değil. Türkiye’de odun hammaddesi her geçen gün diğer ülkelere göre daha pahalı bir hale geliyor. Bugün Türkiye’de odun hammaddesi m3 fiyatı 80 EUR mertebelerine çıkmış durumda. Bu fiyat Avusturya’da 40, ABD’de 40, Rusya’da 30 EUR mertebesinde. Dolayısıyla bu fiyat artış politikası 18 milyar dolarlık bir sektörü, 6 milyar dolarlık ihracatı zora sokuyor. Maliyetleri yükselen sektör, dünyada rekabet gücünü kaybediyor.

NESİP UZUN : Türkiye'de panel sektöründe ölçek büyümesi var mı arz talep eğrisinde bu durum kendini nasıl gösterdi bu dönemde iç pazarla ihracat arasında orantısal olarak nasıl bir gelişmeye tanık olduk, Kastamonu Entegre üzerinde  bu süreci nasıl yaşadı?

HALUK YILDIZ : Doğru datalara baktığımızda, MDF ve Yonga Levha Sanayicileri  Dernek üyeleri olarak büyük kapasitemiz var.  Her şey net olarak bilinir, hangi firmanın kapasitesi ne kadardır, dernek başkanı olduğum ilk anlarda ilk bunu belirttik ve herkes de kabullendi.  Çünkü bizde de benzer tesisler olduğu için durumu biliyoruz. Eskiden farklı farklı beyanları yapılırdı, ben bir hesap yaptım ve durumu ortaya koydum kimse de itiraz etmedi.  Çünkü hesaplar belli dolayısıyla bizim sektörün böyle bir avantajı var, ama diğer sektörlerde durum bu kadar rahat değil. Şöyle bir şey söyleyeyim 2020 yılında sektör ihtiyacının %20- 25'ini ithal ederken bugün sektör ürettiğinin %25’ini ihraç ediyor. Biz o zaman küçüktük şimdi çok büyüdük. Biz ülke olarak şu anda toplam dünya MDF üretiminde dünyanın ikinci büyüğüyüz. Yonga levha üretiminde ise dünyanın dördüncü büyüğüyüz.  Toplamda baktığımızda aslında dünyanın da ikinci büyüğü olduk. Rusya’da artık epey bir küçülme oldu.  Levha sektöründe Çin’den sonra dünyanın ikinci büyüğü olduk.   Sektör ürettiğinin yaklaşık %25 – 30’luk civarını ihraç ediyor, gerisi zaten iç piyasaya gidiyor. Artık iç pazarın gelişimine göre bu oranlar değişebilir. Bir de yakın zamanda OSB yatırımları ve tesisleri devreye girdi. Kastamonu Entegre ve Starwood firmasının 2 tane MDF tesisi önümüzdeki yılın başında 2 ay içinde devreye girecek. Dolayısıyla sektör büyümeye devam ediyor. Bunun da en temel nedeni, aslında sektör kazandıklarını yine kendi işine yatırıyor dolayısıyla böylelikle ülkenin gelişmesi anlamında olumlu bir katkı oluşturuyor.  Türkiye'nin avantajı var, çünkü Türkiye’nin güneyindeki ülkelerde orman yok, sonuçta Orta Doğu, Kuzey Afrika, hatta komşumuz Irak, Suriye, İran'da dahil olmak üzere burada orman kaynakları yeterince olmadığında levhayı ithal etmek zorundalar.

NESİP UZUN : Küreselleşen bir panel sektöründe  planlamalarınızı yaparken hangi kriterlerden yola çıkıyorsunuz,  Global bir firma olarak iç pazar kadar ihracatı da esas alıyorsunuz,  dünyada süreç nereye gidiyor, Benim daha ne kadar yatırıp yapmam gerekiyor, sorularını hala soruyor musunuz ?

HALUK YILDIZ : Türkiye’nin  dünya ekonomisindeki yeri %1’in biraz altı. Mobilya’da tam hesabı yok ama bazen 1 diyorlar bazen biraz üzerini gösteriyorlar.  Biz panel olarak dünyada %5, laminat parkede %12’yiz. Bizim sektörün şöyle avantajı var, dünya geneline baktığımızda MDF, sunta 200 milyon metreküplük zaten üretim hacmi var ve bu kapasitelerde belli.  Dünyada laminat parke üretimi yaklaşık 1 milyar metrekareye yakın.  Türkiye'deki üreticiler olarak ihracatla birlikte 135 milyon civarında üretimimiz var.  Bunun yaklaşık yüzde 25'i ihracata gidiyor, geri kalan da iç piyasada tüketiliyor.  Bizim rakamlar çok net ve anlaşılır.    Bunlar da uluslararası rakamlarla teyit edilmiş durumda.  Globalde mobilya sektörünün büyüklüğü de belli, Türkiye’nin de.  

NESİP UZUN : Siz aynı zamanda TOBB Orman Ürünleri Meclis başkanlığı yapıyorsunuz orda durumlar nasıl panelden orman ürünlerine kadar çok geniş bir sektör bileşenlerini temsil ediyorsunuz bu sektörde yaşanan en önemli 3 sorun neydi bunlar için neler yapıldı yada yapılıyor

HALUK YILDIZ : Bu sektörde en önemli konu orman kaynakları, çünkü burada şunu söylüyorum 1.sektörle bizim Nace koduna göre hepsini tasnif edip kapasitesi netleşip bunları devletten yıl bazında belli bir anlaşmalara göre odun tedariğini yapmasını istiyoruz. Son dönemde bu konuda önemli gelişmeler oldu, başta Orman Genel Müdürlüğü olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. İnşallah NACE kodlarını baz alan sistem yakında devreye girecek. Aslında bizim en büyük hedefimiz bu ormanın da doğru tasnif edilip doğru ürünün doğru sektöre gitmesi lazım. Daha önce kesim işini kendi yapıp odunları tasnif edip doğru ürün doğru sektöre gidiyordu, ama dikili kesimler başladığı zaman ben şimdi kendi fabrikama gelen ürünlere bakıyorum, ben onları yonga levha, MDF yapmamam gerekiyor, bana gelmesi gereken odunlar da yakmaya gidiyor, dolayısıyla ürün aslında doğru yerlere gitmiyor. Bizim şu anda TOBB Orman Ürünleri Meclisi bünyesinde yapmak istediğimiz birincisi bu ihale sistemini doğru yere getirmek, fiyat artışları enflasyon anlamında artsın, maliyet artışı oranında artsın, ama bu serbest piyasa mantığı olmayan tek satıcı 7 bin alıcı mantığı ile olmaması lazım. Biz diyoruz ki bu alıcıların NACE kodu ile ayıralım, kapasiteye göre ayıralım. İhalelere sadece bunlar girebilsin, bunlarda doğru ürünlere girebilsin. Ama bu arada dikiliyi artırdığın zamanda öbür problemde devam edecek, onu da çözmemiz gerekiyor. Dolayısıyla birincisi fiyat konusu, ikincisi de doğru ürünün doğru yere gitme problemi... Bu da kaynakların doğru kullanımı anlamına geliyor. Bizim de en çok vurguladığımız konu budur.  Çünkü zaten hem orman kaynaklarımız kısıtlı diyoruz, hem her sektör kendi içinde gelişti ve hammadde için kaynaklarımızın doğru kullanılması şart.  Biz bu orman kaynaklarını doğru yerde kullanmıyoruz. Amerika’da ormanlar %100 özel, Türkiye’de bu iş zor. Plantasyonlar için yatırım maliyetleri çok 15-20 yıl bekleyecek finans kaynaklarına sahip firma bulmak da zor, kimse bu büyük yatırımlara giremez. Türkiye de baktığımızda değerler olarak Türkiye ormanlarının %3 büyüdüğünü düşünüyorlar bununda %2’sini kesiyoruz ama şu anda ki ölçümlere göre %3’den daha fazla büyüdüğü gözüküyor.  Türkiye’de hektar başı bizde kesim 2 metreküp falan Almanya’da bu 6 metreküp civarında. Plantasyon Ormancılığı da 40-50 metreküpe kadar çıkıyor.  Orman Genel Müdürlüğümüzün bu konuda gerçekte çok daha fazla yatırım yapması lazım.  Çünkü sonuçta 23 milyon hektar arazimiz var diyoruz bunun 13 milyonu orman diyoruz, öbür kalan kısmında da bazı madencilik vs. dikiyor ama daha halen boş alan olduğu aşikar. Dolayısıyla biz bu ormancılık üretimini geliştirmemiz gerekiyor ve plantasyon ormancılığımızda geliştirmemiz gerekiyor. Ormanın bir kısmını plantasyon ormanına çevirip aynı Amerika'da ve Avrupa'nın bir kısmında uygulanan şekilde bunu da uygulamamız lazım ancak üretimi bu şekilde artırabiliriz.

NESİP UZUN : 2022 yılı son çeyreğinde talepte bir daralma  yaşandı Şu an üretim fazlası mı var yoksa dövizdeki hareketlilikten ve piyasa ekonomisinin sonuçları mı bunlar ? Bu durum üreticilerde nasıl bir değişkenlik gösterdi?

HALUK YILDIZ : Birincisi 2022  Temmuz'dan itibaren dünyada ve bütün sektörlerde bir daralma başladı. Bunun birinci nedeni zaten enflasyonun çok fazla olması nedeniyle insanlar aslında fakirleşti. Biz kendi ürünlerimize bile baktığımızda Euro bazında iki misline yakın maliyetlerimiz arttı. Emtia fiyatları veya ürün fiyatları %100 civarında arttı. Dolayısıyla Amerika olsun Avrupa Birliği olsun faizi artırarak ve tüketimi düşerek bu aşırı talepleri birlikte oluşan enflasyonu dizginlemeye kalktılar.  Dolayısıyla hepsini birleştirdiğimizde hem bütün dünyada hem bütün sektörde hem Türkiye’de Temmuz’dan sonra sektör geriye doğru düşmeye başladı. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları enflasyonla mücadele amacıyla faizleri yükseltirken dünyada talep daraldı. İç pazarda da maliyetler döviz bazında ikiye katlanırken gelirlerin artışı sınırlı kaldı. Hem iç pazarda hem de dış pazarlarda daralma hepimize yansıdı.

NESİP UZUN : 2022 yılı  içinde artan döviz fiyatları satışlarınızı nasıl etkiledi Şimdi siz tabii bir yandan da ithal girdi kullanıyorsunuz TL'nin değerinin düşmesi gerek iç pazarda yurt dışında sizi nasıl etkiledi?

HALUK YILDIZ : Kastamonu Entegre olarak  Rusya'da, Romanya'da, Bulgaristan'da, İtalya'da üretimlerimiz var, orada mal üretip satıyoruz. Dolayısıyla bütün Avrupa fiyatlarını biliyoruz.  Biz aslında bulunduğumuz ülkeden hammadde tedariki yapıyoruz, bizim bundan 10-15 yıl önceki temel hedefimiz sürdürülebilir büyüme için hem orman kaynakları hem de pazarın olduğu yeni yerlere gitmekti ve temel stratejimiz hep bu şekilde oldu.  İtalya’ya yatırım yapılacaksa hammaddeyi de oradan elde ediyoruz, Bulgaristan, Romanya, Rusya hepsi için hammaddemizi o bölgelerden yapıp o bölgelere satıyoruz. Genel hedefimiz bu, zaten sürdürülebilirliğin en temel mantığıdır bu. Son 2 yılda Euro bazında maliyetler iki misline yakın arttı, bütün Türkiye dahil bu ülkelerde dahil bu krizden etkilendi. Bu yüzden de kurun etkisi çok farklı, Euro bazında artışlar oluştu, fiyatlar da aynı şekilde arttı.  Temmuz’dan sonra TL olarak baktığımızda bu artış daha fazla oldu. Bu artışlarda orman kaynaklarına, enerji fiyatlarına, ithal kimyasallara yansıyor.  Yine de şöyle söyleyeyim bu aya kadar genelde Türkiye'deki satış fiyatları Avrupa'nın yüzde 10-15-20 civarında altında gidiyor.  O da birazcık da bizim enerji kaynakları ile kimyasallara daha uygun fiyatlarla erişmemiz sayesinde ama odunda daha pahalı olduk.  Avrupa’da   Temmuz’dan sonra hafif hafif fiyatlar düşmeye başladı, bizim maliyet Euro bazında artınca rekabet gücümüz zayıflamaya başladı. Bu tüm sektörlerin ana problemi. İkincisi Çin’le biz rekabet ederken mobilyacılar olarak diyorum, bir avantaj daha vardı tedarik zinciri kırıldı. Çin'de 12 bin dolara geliyor diyorduk şimdi o 2 bin dolara indi. Bir Çinli mobilyacı, hatta 1500 dolara Amerika'ya ürün gönderebiliyor. Biz 4 bin 5 bin dolara gönderiyoruz dolayısıyla Amerika'ya karşı Çin'e karşı rekabet gücümüzü kaybettik.  Çin bütün ihracatını konteyner ile yapıyor ithalatını ise gemi ile yapıyor. Dolayısıyla ikisi farklı yerlerden gidip geliyor. O yüzden aslında normalde Çin’e gemi gidişleri pahalıdır gelişleri ucuzdur. Çünkü ihracat hep konteynerladır, konteyner çıkışları fazladır. Ama özellikle pandemiden de alınan tepkilerden dolayı Çin’den çıkışlar çok azalmıştır. Azalınca konteyner fiyatları düştü yani çıkış yapamıyor bazıları üretimde yapamıyor bir anda konteyner sorunu çıktı.  Türkiye için bir altı aydır kuru sabit tutalım dedik bu seferde TL bazında yapılan her zamlar Euro bazında maliyetimizi artırdı bu tüm sektörler için geçerli. Türkiye'de ihracatın en büyük problemi kur oldu daha önce enflasyonu olumsuz etkileyen kur, bugün ihracatı olumsuz etkiler hale geldi. Bu seferde cari açık olarak önümüze çıkacak. Diğer taraftan da lojistik avantajımızı da kaybettik.

NESİP UZUN : 2022 yılında en çok hangi ürünlerinize talep oldu?

HALUK YILDIZ :   Pandemi döneminde Türkiye’de en büyük sıkıntı ham MDFde yaşandı ve hammadde talebini dünyanın ikinci büyük üreticisi  olmamıza rağmen, ürettiğimizi sadece ve sadece % 25'ini ihraç etmemize rağmen.. Türkiye metreküp bazında ürettiği ürünü metreküp olarak %25'ini ihraç ediyor yüzde 75'i iç piyasaya gidiyor.  Türkiye’de biz iç piyasayı önemsiyoruz bizim birinci hedefimiz iç piyasa tabii, ihracat da bizim  20-30 yıllık bir çabanın eseri. Dolayısıyla o dengeyi korumaya dikkat ediyoruz. Bizim zaten ihraç ettiğimiz bölgelerde üretimimiz var. Bulgaristan, Romanya, İtalya, Rusya'da üretimlerimiz var, sonuçta çoğu ülkenin ihraç ettiği ülkeler de biz varız, bizim o kadar da ihtiyacımız yok.  Ama baktığımızda insan psikolojisini çok önemli olduğunu gördük.  Pandemi nedeniyle 5 gün sokağa çıkma yasağı olacak dendi, herkes marketlere saldırdı, marketlerde hiçbir şey kalmadı.  Temmuzdan önce herkes MDF bulamadık daha pahalılaşıyor diye stoğa girmiş, o yüzden talebi şişiriyor, burada insan psikolojisi ve ticari kaygılar öne çıkıyor. Temmuzdan sonra al bak kardeşim MDF var diyoruz, benim 4-5 aylık stoğum varmış diyor. Bu durum ana bayilerde çok olmuyor, ana bayiler zaten ciroyu önemsiyor küçük bayi veya üreticilerde yaşandı bunlar. MDF’de şu an dünyanın ikinci büyük üreticisiyiz.   Toplam metreküp olarak baktığımızda parkeyi de koyduğumuzda üretimimizin %25’ini ihraç ediyoruz % 75'i iç piyasa gidiyor. Bir 3 aylık kısıntı oldu, ama o 3 aylık eksik sattığımız kısımda çok önemli değil bazı pazarlar var, onlara giremiyoruz o pazarları ömür billah kaybettik. Yurt dışında asıl problem bu.   Adam mal bulduktan sonra sana bir daha dönmüyor. Şu anda bizim en büyük problemimiz bazı pazarları kaybettik tekrar o pazarlara giremiyoruz sorunu değil,   asıl önemli olan Türkiye MDF’de  dünyanın ikinci büyüğü ve sadece ve sadece yüzde 25'i ihraç ediyor asıl mesele bu. Aslında arz belki  talepten %20-25 fazla olabilir ama fiyat arttığı için de bu %20-25’de fazlalıklı, aşırı stoklayarak bu sefer talebi 3-5 misline çıkarıyor bu nedenle sistem sarmala girdi.

NESİP UZUN : İnşaat sektöründeki şu anki durgunluk düne kadar  en çok talep olan parke üretimini de biraz düşürmüş olsa gerek 

HALIK YILDIZ : Şu gerçek ki Türkiye'deki panel üretiminin mobilyaya dönüp satılmasının birkaç farklı  nedeni var. .  Birincisi inşaat sektörü. İnşaatın sonuçta parkesi var kapısı var mutfağı var. Yani insan zaten mobilyasını koyuyor bizim için önemli bir kaynak. Diğer taraftan yenileme sektörü var devamlı aktif,  yılda 550 bine yakın evlilik var. 200 bine yakın boşanmalar var dolayısıyla konuya sadece parke olarak bakmamak lazım. Panel olarak suntalam MDF-lam’dı bu tür ürünlerin bir kısmı inşaata gidiyor, dolayısıyla inşaat sektörünün gerilemesi maalesef bizi olumsuz etkiledi. İnşaat sektörü, Türkiye’nin en lokomotif sektörüdür.  İnşaat durduğu zaman maalesef tüm sektörler  duruyor. Pandemiden dolayı o tercihler değişti, tadilatlar yapılmıyor seneye bizim için önemli yenileme pazarı var. Evlilik hala olumlu etkiliyor, boşanmalarında getirdiği yeni ev alımları var. Mağazaların dekorasyon ihtiyacı ve yanında en önemlisi inşaat tabii. 

NESİP UZUN : 2022 yılı çalışmalarınızda ilk akla gelen faaliyetler listesi içinde en önem verdiğiniz konular nelerdir.

HALUK YILDIZ : Burada en önemli olan başlık Türkiye'deki Orman Ürünleri sektörünün, Almanya ile Avustralya Amerika ile rekabetteki odun fiyatına ulaşması, 30-40 dolar dedik. İkincisi orman kaynaklarının en ekonomik şekilde kullanabilmek için o şeyin doğru oluşturulması, doğru ürünün doğru sektöre gitmesi gerekiyor. Son olarak bunları sağlamak için ihale sisteminin  iyileştirilmesi gerekiyor.

NESİP UZUN : Peki çok teşekkür ederim katkılarınız için 

 

yazar

Nesip Uzun-editor yazısı

E-bülten için e-posta bırak