Ekonomik dinamizm için istikrar ve hoşgörü şart
18-07-2017
Ülkemizde sanayi sektörünün hemen her kesiminde gerçekleşen çabalar, bu ülkenin gelişmesinin de esas dinamiğidir. Ülkeler, ekonomileri doğru yapılanmış planlamalar ve çağa uygun yaratıcı fikirlerle gelişir. Kimi ülkelerde özel sektörün büyüme hızına, ülke politikaları karşılık veremiyor ya da markalar ülkelerin önüne çıkabiliyor. Ülkelerin ekonomik büyümelerinde ve uluslararası itibarlarında taşıdıkları markaların etkileri tartışılamaz. Bu nedenledir ki, marka bilinci oluşturmak adına şirketler ve ülkeler küçümsenmez çabalar içindedirler. Alman, İtalyan, Amerikan, Fransız, İspanyol, İngiliz markaları bugün dünyanın her tarafında binlerce bayisi, mağaza zincirleriyle markaların ekonomideki mutlak hükümranlığını sürdürüyorlar. Ülkemizde mobilyadan tekstile, gıdaya kadar hemen her sektörde ihtiyaç duyulan kurumsallaşma ve marka bilinirliğini yaratmak için belirlenen stratejiler, biraz da ülkenin iç dinamiklerinden kaynaklanan istikrarsızlıkların kurbanı oluyor. Bir yandan Türk Quality gibi önemli destek projeleri geliştirirken; ne yazık ki bu noktalara ulaşabilen işletmeler için mevcut güçlü pazarlar, bir anda politik açmazların kurbanı olabiliyor. Son ay alınan AB üyelik dondurma kararlarının arkasından gelebilecek sıkıcı kararlarla, ülke ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler yaratılmamasını umuyorum. Türkiye ekonomisi 35 yıl önceki gibi değil. Uluslararasılaşmış bir dünyanın parçası haline gelmiş ve yabancı ticari paydaşlarla, global ekonominin ayrılmaz unsuru olan Türk firmaları Rusya, Katar vb gibi bir sıkıştırılmayı kaldıramaz. Ticaretinin büyük kısmını batı ile yapan Türkiye, özellikle üretimin ana hammadde girdilerinde de %80 batıya endeksliyken, yeni kaynaklar yaratmak günümüz oligarşik ilişkiler içinde çok zor bir alternatiftir. ABD’nin bir tek işaretiyle yön değiştirecek Arap ve Ortadoğu ülkelerinin bu noktada Türkiye’ye hiçbir faydası olamaz. Petrol gelirleriyle sahip oldukları paralarla Türkiye’den bankalar, arsalar avm’ler alan Arap prensleri, ihtiyacımız olan bir üretim ekonomisi yaratmıyorlar. Bölgenin lider ekonomisinden tartışılan bir ekonomiye doğru gitmek Türkiye’nin hak ettiği bir durum değildir.Bu aylar sektörümüzün nispetten hareketlendiği aylardır. İnegöl, Masko, Modoko’da esnaf pek mutlu değil. Yüksek kiraların ödendiği bu merkezlerde tüm gün tek bir satışın olmadığı zamanlar oluyor. Polititik atmosfer, ticaret gibi insanların psikolojisini de negatif etkiliyor. Bu durumda zaten sınırlı olan gelirlerini de zorunlu harcamalar için kullanıyorlar.Yöneticilerimizin bu atmosferi değiştirerek, hoşgörü ve toplumun tümünü kucaklayan davranışlarla piyasaya güven vermesi ve biraz rahatlatması şart. Kutuplaşmaların giderek arttığı bir Türkiye görmek istemiyoruz.Sevgi ve dostluklaNesip Uzun