Bölgesel Sorunlar İmalat Sanayine Yansıyor
17-05-2012
Türkiye önemli bir sürecin içinden geçiyor. Yıllardır bu köşeden sanayimizin uluslararası bölgesel başarılarından söz ediyorum. İkameci kapalı ekonomilerin ülke sanayisine olumsuz etkilerinin toplumun yaşam kalitesine ve bakış açısına da yansıdığını dile getirdim. Son yirmi yılda Türk sanayisi hayal edilemeyen bir gerçeği başardı. Ancak bu başarıda demokrasi yine de topal kaldı. Topal demokrasilerin nelere yol açabileceklerini dilim döndüğünce burada anlatmaya çalıştım. Bugün yeni bir anayasa yapmanın heyecan ve çabaları içindeyiz, STK'lardan vatandaş platformuna kadar Cumhuriyet tarihinde görülmemiş demokratik anketler yapılıyor. TOBB'nin ülke genelinde gerçeklestirdigi bu en büyük ankette adalet ve özgürlük toplumun en belirgin talebi olarak ilk sırada. Sonra dokunulmazlıkların ve seçim barajlarının kaldırılması talebi geldi halktan. Yasa yapıcılar bu genel egilimi yeni anayasamıza yansıtabilirlerse topal demokrasiyi tarihin sarı sayfalarına gömen kahramanlar olarak halkın gönlünde ölümsüz olacaklardır. Bir ülke yada siyasal iktidar sadece ekonomik başarılarıyla değil toplumun gelecegine ışık tutan ve onu ilerleten hukuk ve yasaları cesurca uygulayarak tüm bunları sürekli kılacak anayasaları gelecek kuşaklara hediye ederek en büyük başarıya imza atabilir. Bugün o gündür. Türk siyasal hareketi imtiyazsız bir demokrasinin sınavını verecektir.
Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan TOBB'un yaptıgı anket sonuçları komsularımız kadar bizlerin de adalet ve özgürlüğe ihtiyacımız oldugunu gösteriyor. Bu yazımın esas amacı son aylarda Türkiye'nin mobilya ihracatında önemli bir rol oynayan ve hemen tüm imalatçıların en büyük pazarı olan İran'da yaşanan ticari kaos ve para transferinde yaşananları işlemekti. Bu konuda okuyuculardan gelen ve ikili görüşmelerimizde ele alınan başlıca konu bu oldu. Uluslararası politikaların ekseninde öğütülmek ve tecrit edilmek istenen İran'a yönelik Turkiye bağımsız bir politika sürdürebilir mi Onu bilemiyorum ancak binlerce yıl komşu olduğumuz ve olmaya da devam edeceğimiz bir ülkeyle ilişkilerimizde kıta ötesinden, binlerce kilometre uzakta bulunan bir ülke yaklaşımıyla hareket edemezsiniz. Ülkeler uluslararası ilişkilerinde bu dengeleri gözetmek durumunda ve başında Davutoğlu gibi komşularla sıfır sorun politikasının mimarı görünen birinin bu dengeleri bizlerden daha iyi bilecegini düşünüyorum.
Bütün bu bilinen gerçeklere rağmen yaşananları nasıl açıklamalı Uluslararası yeni denge bulucuların Irak'ta yaptıklarından sonra aynı nükleer silah senaryosunun İran'da uygulanmasını bizler görüyoruz da bizleri yönetenler görmüyor mu
Türkiye bölgeye bakış açısında fırsatçı ve hegemonyacı anlayışla değil ulaştığı ekonomik sürecin diliyle bölgenin ihtiyaç duyduğu üretim sanayi ihtiyaçlarını bölgesel avantajlarıyla sahiplenecek politikaları geliştirmelidir. Türk imalat sanayi son yirmi yılda hayal edilemeyen bir gerçeği başardı. İyi ürün üretmek ve pazarlamak. Bu Türkiye'nin gecikmiş sanayileşmesinin bu güne devredilen randevusudur. Savaş ekonomisinde kazanan sadece silah sanayisidir. Bizim ise barışa ihtiyacımız var. Sermayesini riske atabilecek büyük ekonomilere sahip degiliz. KOBİ'ler ülkesiolan Türkiye'nin dingin pazarlara ihtiyacı vardır.
Şubat ayında Türkiye'nin en büyük mobilya meslek örgütlenmesi olan ve tüm diğer derneklerin de hazır bulunduğu MOSDER gecesinde sanayi bakanımızın 2023 ihracat hedefi için belirlenen 500 milyar dolarlık ihracat hedefinde mobilya sektörüne 10 milyar dolarlık bir hedef kondu. Ancak ilk üç ayında geçen yıl 20 milyar dolarlık ihracat pazarının bulunduğu ve mobilya sektörünün son beş yıldır en önemli ve büyük pazarı olan İran ile olan ticaretimiz bugün can çekişiyor. Para transferi ve bankacılık işlemleri uluslararası müdahalelerle durma noktasına gelmiştir. Bu durum sadece mobilya sektorunu ilgilendirmemekte, gıda, tekstil, makina, inşaat vb, hemen tüm sektörlerde yaşanmaktadır. Bu konuda kısa vadeli politikalar geliştirilemezse Libya'da yaşananlardan daha ağır kayıplar yaşanacak ve Türk sanayisi ağır kayıplar verecektir. Aynı durum şu anda Suriye'de yaşanmakta. Bir süre sonra olası gelişmeler Kuzeyinde özerk bir Kürt devleti oluştugunda bugün en canlı pazarımız olan lrak'a da yansıyacaktır. Türk dış politikasındaki bu yeni stratejinin siyasi başarısı nedir bilemiyoruz ama ekonomik anlamda oldukça sorunlu bir sürecin kapısını aralıyor. Umarım biz yanılırız.
Türkiye bölgedeki konumu itibarıyla müttefiklerinden farklı bağımsız bir politikayı hayata geçirmelidir. Unutulmamalıdır ki komşuluk tarihten gelen bir mirastır ve onları istediğiniz zaman değiştirme yerine yeni komşu ülkeler edinme şansınız yoktur. Onlarla iyi komşu olma kendi yönetimlerini seçme şansına saygı duymaktan baska bir şey yapamayız. Her ülke kendi iç dinamiklerini yaşar, iyi ya da kötü yöneticiler seçerler, ama siz ilişkilerinize devam edersiniz. Büyük devlet politikası bunları doğru analiz etmekten geçer. Ne yazık ki Suriye, İran (İran'a karşı savunma kalkanı) politikalarında notumuz pek iyi değil. Suriye'ye demokrasi dersi verirken demezler mi yıllardır demokrasinin D'sinin olmadığı ve kabilesinin adıyla devlet kuran Suudi Arabistan'a da biraz demokrasi dersi verelim... Davutoglu'nun birinci dönem dış politika stratejisi vizeleri kaldırıp sanayicilerimizin ufkunu açmıştı. Türkiye tarım toplumundan yarı mamul sanayi toplumuna evrildi. Bu süreç de büyük sanayi gruplarıyla degil, daha çok kobi ve kobi üzeri imalatçılar eliyle gerçekleştirilmektedir. Bu tarihsel süreci ciddiye almayan politikalar Türkiye'ye zarar verir.
Saygılarımla..
Nesip UZUN
Türkiye'nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan TOBB'un yaptıgı anket sonuçları komsularımız kadar bizlerin de adalet ve özgürlüğe ihtiyacımız oldugunu gösteriyor. Bu yazımın esas amacı son aylarda Türkiye'nin mobilya ihracatında önemli bir rol oynayan ve hemen tüm imalatçıların en büyük pazarı olan İran'da yaşanan ticari kaos ve para transferinde yaşananları işlemekti. Bu konuda okuyuculardan gelen ve ikili görüşmelerimizde ele alınan başlıca konu bu oldu. Uluslararası politikaların ekseninde öğütülmek ve tecrit edilmek istenen İran'a yönelik Turkiye bağımsız bir politika sürdürebilir mi Onu bilemiyorum ancak binlerce yıl komşu olduğumuz ve olmaya da devam edeceğimiz bir ülkeyle ilişkilerimizde kıta ötesinden, binlerce kilometre uzakta bulunan bir ülke yaklaşımıyla hareket edemezsiniz. Ülkeler uluslararası ilişkilerinde bu dengeleri gözetmek durumunda ve başında Davutoğlu gibi komşularla sıfır sorun politikasının mimarı görünen birinin bu dengeleri bizlerden daha iyi bilecegini düşünüyorum.
Bütün bu bilinen gerçeklere rağmen yaşananları nasıl açıklamalı Uluslararası yeni denge bulucuların Irak'ta yaptıklarından sonra aynı nükleer silah senaryosunun İran'da uygulanmasını bizler görüyoruz da bizleri yönetenler görmüyor mu
Türkiye bölgeye bakış açısında fırsatçı ve hegemonyacı anlayışla değil ulaştığı ekonomik sürecin diliyle bölgenin ihtiyaç duyduğu üretim sanayi ihtiyaçlarını bölgesel avantajlarıyla sahiplenecek politikaları geliştirmelidir. Türk imalat sanayi son yirmi yılda hayal edilemeyen bir gerçeği başardı. İyi ürün üretmek ve pazarlamak. Bu Türkiye'nin gecikmiş sanayileşmesinin bu güne devredilen randevusudur. Savaş ekonomisinde kazanan sadece silah sanayisidir. Bizim ise barışa ihtiyacımız var. Sermayesini riske atabilecek büyük ekonomilere sahip degiliz. KOBİ'ler ülkesiolan Türkiye'nin dingin pazarlara ihtiyacı vardır.
Şubat ayında Türkiye'nin en büyük mobilya meslek örgütlenmesi olan ve tüm diğer derneklerin de hazır bulunduğu MOSDER gecesinde sanayi bakanımızın 2023 ihracat hedefi için belirlenen 500 milyar dolarlık ihracat hedefinde mobilya sektörüne 10 milyar dolarlık bir hedef kondu. Ancak ilk üç ayında geçen yıl 20 milyar dolarlık ihracat pazarının bulunduğu ve mobilya sektörünün son beş yıldır en önemli ve büyük pazarı olan İran ile olan ticaretimiz bugün can çekişiyor. Para transferi ve bankacılık işlemleri uluslararası müdahalelerle durma noktasına gelmiştir. Bu durum sadece mobilya sektorunu ilgilendirmemekte, gıda, tekstil, makina, inşaat vb, hemen tüm sektörlerde yaşanmaktadır. Bu konuda kısa vadeli politikalar geliştirilemezse Libya'da yaşananlardan daha ağır kayıplar yaşanacak ve Türk sanayisi ağır kayıplar verecektir. Aynı durum şu anda Suriye'de yaşanmakta. Bir süre sonra olası gelişmeler Kuzeyinde özerk bir Kürt devleti oluştugunda bugün en canlı pazarımız olan lrak'a da yansıyacaktır. Türk dış politikasındaki bu yeni stratejinin siyasi başarısı nedir bilemiyoruz ama ekonomik anlamda oldukça sorunlu bir sürecin kapısını aralıyor. Umarım biz yanılırız.
Türkiye bölgedeki konumu itibarıyla müttefiklerinden farklı bağımsız bir politikayı hayata geçirmelidir. Unutulmamalıdır ki komşuluk tarihten gelen bir mirastır ve onları istediğiniz zaman değiştirme yerine yeni komşu ülkeler edinme şansınız yoktur. Onlarla iyi komşu olma kendi yönetimlerini seçme şansına saygı duymaktan baska bir şey yapamayız. Her ülke kendi iç dinamiklerini yaşar, iyi ya da kötü yöneticiler seçerler, ama siz ilişkilerinize devam edersiniz. Büyük devlet politikası bunları doğru analiz etmekten geçer. Ne yazık ki Suriye, İran (İran'a karşı savunma kalkanı) politikalarında notumuz pek iyi değil. Suriye'ye demokrasi dersi verirken demezler mi yıllardır demokrasinin D'sinin olmadığı ve kabilesinin adıyla devlet kuran Suudi Arabistan'a da biraz demokrasi dersi verelim... Davutoglu'nun birinci dönem dış politika stratejisi vizeleri kaldırıp sanayicilerimizin ufkunu açmıştı. Türkiye tarım toplumundan yarı mamul sanayi toplumuna evrildi. Bu süreç de büyük sanayi gruplarıyla degil, daha çok kobi ve kobi üzeri imalatçılar eliyle gerçekleştirilmektedir. Bu tarihsel süreci ciddiye almayan politikalar Türkiye'ye zarar verir.
Saygılarımla..
Nesip UZUN