ASEAN 2020 ve TÜRKİYE
Güneydoğu Asya Ulusları Topluluğu, ASEAN; 2015 yılı hedefini, ekonomik entegrasyon yoluyla “tek Pazar” haline gelmenin de ötesinde; 2020 yılı için AEC Asean Economic Comunity olarak belirlemiş durumda. Mevcut konjonktüre karşın, ekonomik büyüme ‘istikrarla’ artıyor ve sınır yerleşimleri başta olmak üzere, sosyal bütünleşme hedeflerine de "hızla" yaklaşılıyor!
G
ÜNDEM BİR ASEAN TOPLULUĞU OLUŞTURMAK
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'nin (ASEAN) temsilcileri Kombaçya'nın Phnom Penh kentinde bir araya geldi. ASEAN ülkeleri aralarında işbirliğini artırmayı hedefliyor. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği ASEAN'ın bu yılki zirvesine kurucu ülkeler Endonezya, Tayland, Malezya, Filipinler ve Singapur'un yanı sıra Brunei, Vietnam, Laos, Myanmar ve Kamboçya'da katılıyor. Gözlemci statüsündeki Doğu Timor ve Papua Yeni Gine ise zirvede katılımcı olarak yer almıyor.
Üye ülkeler 2015 yılına kadar gerek ekonomik gerekse güvenlik politikaları ve sosyokültürel anlamda bir ASEAN topluluğu oluşturmak için uğraşıyor. En önemli hedefleriyse Avrupa tarzı bir tek pazar oluşturulması. Malların, yatırımların, iş gücünün ve sermayenin serbest dolaşımının bölge ekonomisini canlandırması ve daha da önemlisi yabancı yatırımcıyı bölgeye çekmesi bekleniyor.
DÜNYANIN EN DİNAMİK BÖLGESİ
Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DIHK) Başkanı Benjamin Leipold, ASEAN'ın giderek daha ilgi çekici bir hale geldiğini belirtti: "ASEAN bölgesinin önemi giderek arttı ve bu durum gelecekte de devam edecek. Zira bu bölge ortalama yüzde altılık ekonomik büyümeyle dünya çapındaki en dinamik bölgelerden biri."
Bu nedenle Leipold, Almanya'nın Güneydoğu Asya ile ticaretinin de gelecek vadettiğine, Almanya'nın sahip olduğu makine, tıp ve çevreyle ilgili teknolojilerin bölgeden büyük ilgi gördüğüne dikkat çekiyor.
AB’NİN ÜÇÜNCÜ BÜYÜK TİCARİ PARTNERİ
ASEAN, Avrupa Birliği için de ekonomik anlamda büyük öneme sahip. AB için en büyük üçüncü ticari partner konumunda. Buna karşılık ASEAN ülkeleri için AB ise en önemli ikinci ticari ortak konumunda bulunuyor. ASEAN ülkeleriyle bir serbest ticaret anlaşması imzalanması konusu ise henüz planlama aşamasında. Singapur ile imzalanan anlaşma bu yıl yürürlüğe girecek, onu önümüzdeki yıl Malezya takip edecek.
Bu anlamda AB'nin Çin'in oldukça gerisinde kaldığını söylemek mümkün. Birlik ülkeleriyle 2010 yılında serbest ticaret anlaşması imzalayan Çin'in bölge ülkeleri ile ticareti yüzde elliyi aşkın oranda arttı. Çin, ASEAN'ın en önemli ticaret ortağı olma konumunu çoktan ABD'nin elinden almış durumda.
Bonn Üniversitesi Doğu ve Asya Bilimleri Enstitüsü'nden Ortadoğu uzmanı Profesör Reiner Werning ABD'nin ilgisini daha çok jeopolitik ve askeri stratejik konuların çektiğini kaydediyor. ABD Başkanı Barack Obama'nın geçtiğimiz yıl Avustralya'da açıkladığı yeni Pasifik doktrini çerçevesinde ABD ile "denizaşırı işbirliği" de zirvede masaya yatırılacak konular arasında.
Zirvede yer alacak diğer bazı gündem maddeleriyse hukuk devleti ilkesi, sorumlu yönetim tarzı, insan hakları, denizcilik konularında işbirliği, terörle mücadele ve "Çeşitlilikten doğan birlik" sloganıyla öne çıkan bir ASEAN kimliğinin oluşturulması.
ÜRETİME DAYALI BİR “TEK PAZAR” KİMLİĞİNE DOĞRU
Türk Asya Stratejik Araştşrmalar Merkezi TASAM uzmanı Tahsin Açılan, ASEAN’in temel beklentilerinin ise üretime dayalı tek pazar oluşması, yüksek ekonomik rekabet gücüne sahip, adilane kalkınmaya dayalı ve küresel ekonomiye 'tam anlamıyla' entegre olmuş bir bölge olduğunun altını çiziyor.
Açılan, AEC, Asean Economic Community’nin mevcut ekonomik entegrasyon sürecinin başlangıcının 28 Ocak 1992 tarihli Singapur anlaşmasına dayandığını ve bu sürecin tetikleyici unsurunun, 30 Ocak 2003 tarihli CEPT-AFTA Anlaşmasını değiştiren protokol’ün imzalanması olduğunu hatırlatarak, bu tarih itibari ile Asean-6’nın ürünlerin %64,12’sine ilişkin tüm gümrük vergilerini kaldırmasının önemli bir adım olduğunu ifade
ediyor.
Açılan’a göre, tarifelerin kaldırılmasıyla ölçek ekonomi koşullarına yaklaşılması ve AIA (Asean Investment Area) yoluyla bölgesel çokuluslu ortak yatırımların desteklenmesi ve korunması birlik içinde sınai alanlarda 'büyük ölçekli işletmelerin' kurulmasını sağladı. Bu durum şüphesiz bölgesel entegrasyonların en beklenen argümanlarından biri idi ve ASCC Asean Socio Cultural Community organizasyonu, ortak bir 'bölgesel kimlik' oluşumu görevini 'bölgesel ticari partnerliği' teşvik ederek yerine getiren, arka
kahraman idi!
ÖLÇEK EKONOMİSİNE
GEÇİŞİN AVANTAJLARI
Filipinler Merkez Bankası Direktörlerinden, Rosabel B Guerro, IFC Bulltein No:32 deki yazısında; bölgede ölçek ekonomisi oluşumunun yanısıra, umulan 'ticaret yaratma' ve 'karşılaştırmalı üstünlükler' konusundaki avantajların ASEAN 2020 vizyonu için olumlu seyrettiğini ve bölgesel entegrasyonların taşıyabileceği bazı potansiyel risklere yakın olmadığını teyid etmekte. Guerro ayrıca, ASEAN ülkelerinin entegrasyon içinde ticaret seyrinin arttığı; hatta Brunei gibi bazı ülkelerin intra-Asean rasyosuna 'bağımlılık derecesinde' sahip olduğunu belirtmekte ve mevcut
başarıyı IMF kaynaklı verilerle
desteklemekte!
YENİ ARAYIŞLAR
POLİTİKALARIMIZ
ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE - ASEAN İLİŞKİLERİ
Aslında Türkiye topraklarından Asya ülkeleri ile kurulan ekonomik ilişkilerin tarihçesi çok eskilere, ta İpek Yolu'a dayanmakta... Bununla birlikte, bölge ile olan ilişkiler, Çin faktörünün de etkisiyle ancak soğuk savaş yılları sonrasında,hatta 80'lerde başlayan dışa açılma polikiamız çerçevesinde öncelikle ekonomik olmaktan çok kültürel ve dini faktörlerin de ön plana çıktığı çok de istikrarlı olmayan sosyal ve siyasal boyutlarda gerçekleşmeye
başlamıştır.
Uzun yıllar gözardı edilen bölgenin Türkiye gündemine girmesinde 1996 yılında dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ın önderliğinde kurulan D-8'leri gözardı etmemek gerekir. Bir diğer girişim ise 1999 yılında Türkiye'nin Doğu Asya ve Pasifik Ülkeleri ile işbirliğine başlama karası alması oldu. Bu siyasi ve ekonomik girişimlere rağmen, bölgenin Türk kamuoyu ve geniş siyasi çevrelerce tanınması ekonomi dışında bazı gelişmelerle de bağlantılı oldu. Bölgede yaşanan tsunami ve deprem gibi felaketler dikkatleri bölgeye çekmiş, Türk hükümetinin kimi bölge ülkelerine yönelik yardım faaliyetlerine iştiraki, bölgeye yönelik ticari ve ekonomik katılımı tetiklediği söylenebilir.
Bu yöndeki gelişmelere önce siyasi, sonra da ticari boyutun kazandırılması ise 2000’li yılların ikinci yarısında ivme kazanmıştır. Bunun en somut göstergesi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Vietnam'ın başkenti Hanoi'de yapılan toplantıya katılarak, ASEAN ile "Dostluk ve İşbirliği Anlaşması"na imza atması Türkiye'nin bölge ile kuracağı bağ için önemli bir aşama sayılır.
HEDEF DİYALOG ORTAĞI OLARAK BU EKONOMİK BİRLİKTEN UZAK
KALMAMAK
ASEAN’ın ekonomik ve siyasi açılardan uluslararası alanda önemli bir ağırlık merkezi haline geldiği her vesile ile ifade eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Doğu Asya ve Pasifik bölgesindeki ülkeler ve örgütlerle ilişkilerin geliştirilmesini öncelikli hedeflerin aasında saymaktadır.
AB’ye alternatif arayışlar içerisinde olduklarını saklamayan ve konuya ilişkin söylemlerini sık sık kamuoyu ile paylaşan Davutoğlu, somut girişimlere imza atmıştır. Örneğin 2010 yılı Temmuz ayında ASEAN Dostluk ve İşbirliği Antlaşması’na (ASEAN/TAC) taraf olunmuş ve Cakarta Büyükelçimiz ASEAN’a akredite edilmiştir. Böylelikle, Örgüt’le kurumsal ilişki tesis edilmiş, daha yoğun ve verimli işbirliğinin yolu açılmıştır.
Üçüncü ülkelerle oluşturulan Serbest Ticaret Bölgeleriyle etkinlikleri daha da artan ASEAN’a üye ülkelerin 2015 yılı itibariyle kuracakları AB benzeri ekonomik yapıdan da uzak durmak istemeyen Türkiye, bu çerçevede, ASEAN/TAC’a taraf olan bir ülke olarak ASEAN ile kurumsal, üye ülkelerle de ikili ilişkilerinin her alanda güçlendirilmesi için çabalamaktadır. Davutoğlu, nihai hedefi ise “sektörel işbirliğini geliştirmek suretiyle ASEAN’ın
Diyalog Ortağı olmak” şeklinde
açıklamaktadır.
TÜRKİYE’NİN ARTAN
TİCARET HACMİ İTHALAT AĞIRLIKLI
ASEAN 2020 vizyonunun gelişim süreci ve Türkiye'ye etkisi konusunda ise Dış Ticaret Müsteşarlığımız verileri ilginç bire örnek teşkil ediyorlar. Örneğin Türkiye’nin ASEAN ülkelerinden ithalatı 2002 yılında bir milyar doların altında iken, 2011 yılı sonunda neredeyse yedi milyar dolara yaklaşmış; ihracatımız ise 2011 sonunda sadece bir milyar yediyüzmilyon dolara ‘yaklaşabilmiştir’. Dışalım ve dışsatım tutarları arasındaki fark beşmilyar doların üzerinde olması oldukça anlamlı..
Üstelik son üç yıllık trendi incelediğimizde ihracat/ ithalat oranımızın gittikçe küçüldüğünü; ithalatın hızla artmasına karşılık, ihracatımızın çok daha az oranda bir artışa sahip olduğunu görmekteyiz.. Ülkemiz ile ASEAN ülkeleri arasındaki 2011 yılı dış ticaret açığı bir önceki yıla göre yüzde 41,1 oranında artış göstermesi de konuya ilişkin tabloyu desteklemekte.
Uzmanlar tarafından bunun nedenleri arasında bölgenin civar ülkelere göre Türkiye’ye biraz daha uzak kalması ve geçmişte gelişkin bir ticari geleneğin yerleşmemesi sayılırken, diğer yandan da ASEAN ülkelerinin kendi içlerinde ve bölge ülkeleriyle olan yoğun ticari ilişkiler içerisinde olması gösteriliyor.
Güneydoğu Asya bölgesi ağırlıklı olarak ticarette kendine yakın ülkeleri tercih ediyor. ASEAN ülkeleri ile ticarette Çin’in tartışılmaz bir üstünlüğü mevcut. Söz konusu bölgenin ülkeler bazında ithalat rakamlarına bakıldığında toplam 986 milyar 770 milyon dolar değerinde ürün ithal edildiği görülüyor. Geçtiğimiz yıla göre Güneydoğu Asya’nın ithalatı yüzde 13 oranında artarken, Çin listenin birinci sırasında yer aldı. 2011 yılında 170 milyar 75 milyon dolar değerinde ithalatın gerçekleştiği Çin’de geçtiğimiz seneye göre yüzde 23,1 oranında artış
yaşandı.
Çin’den sonra ithalatın yoğun olarak yapıldığı ülke ‘Asya Kaplanları’ olarak bilinen ülkelerden biri olan Singapur. Singapur’da 2010 yılına göre yüzde 19,6 oranında yükseliş görüldü. Söz konusu ülkeden 2010 yılında 106 milyar 634 milyon dolar değerinde ürün ithal eden Güneydoğu Asya ülkeleri, 2011 yılında127 milyar 515 milyon dolar seviyesine ulaştı.
Japonya ise listede üçüncü sırada yer alıyor. 2011 yılında, 2010 yılına göre yüzde 35 ile en fazla ithalat artışı gerçekleşen ülke Kore oldu ve aynı yıl Belçika’dan da 72 milyar dolarlık ithalat gerçekleşti. Türkiye ise 33. Sıra ile oldukça arkalarda geliyor.
SONUÇ YERİNE
Tüm bu istatistikler her ne kadar bugün için olumsuz göstergeler olarak yorumlansa bile, Türkiye’nin akılcı politikalar izlemesi halinde ticaretinin hedef yelpazesini klasik Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasya söylemi ile sınırlı tutmaması ve Afrika, Güney Amerika ve Asya ülkelerini de içeren geniş bir menzile açılıyor olmasının verdiği olumlu rüzgar ile ASEAN ülkelerinde de durumu lehine çevirmesi hiç de o kadar uzak bir olasılık değil. Ekseni kayan dünyadaki “yaşlı Batı’nın” yeni eksenlerinden biri olarak Türkiye imparatorluk heveslerinden uzak kalması halinde yem yakın hem de uzak doğu ile ticaretinde ciddi aşamalar kaydedebilir.
Mobilya sektöründe bile önemli markalarımızın Asya ülkelerinde fuarlara katılma, büyük şehirlerde mağazalar açma politikaları umut verici gelişmeler. Hükümetin ve işadamlarımızın ASEAN konusundaki ısrarlı ve net tavırları, Türk girişimcilerinin bölgede gelişen pazarlara olan ilgisi, fuarlara, ikili görüşmelere katılımının giderek artması, doğal olarak uzmanların gözünde gelecekte bölge ile olan ticaretteki dengelerin belli oranlarda değişebileceği beklentisini de canlı tutuyor.
Unutulmamalıdır ki, küreselleşme sürecinin oldukça ileri aşamalara taşındığı, ticaretin alabildiğine uluslararasılaştığı günümüzde, artık hiçbir ülkenin hiçbir bölgeyi, hele dünyanın 590 milyon civarındaki 3. en kalabalık nüfusu, 4,4 milyon kilometrekarelik geniş yüzölçümü ve 1,5 trilyon Dolarlık ticaret hacmiyle dikkat çeken ASEAN bölgesini gözardı etme lüksü hiç yoktur.