2024’te de değişen bir durum yok, aynı sorunları irdelemeye devam
Vatandaşın satın alma gücünün açlık sınırı altına gerilediği ve her geçen gün daha da fakirleştiği bu günlerde, seçimler sonrası beklenen yaşamın hemen her alanındaki pahalılık, zamlar ve görünüz – görünmez vergilerle Avrupa’nın en pahallı ülkeleri arasına girdik. Alım satım durmuş durumda, yatırım yapılmıyor. Banka tüketici faizlerinin %60’lara dayandığı bir ortamda vatandaş evini arabasını dibe düşmüş fiyatlarla satıp TL faizinde bunu kurtarmaya çalışıyor. İthalatın ihracata oranı yüzde 20’lerde. Döviz baskılandıkça iç piyasa ithalatın cazibesine kapılarak tarımdan sanayiye yerli üretimin canına ot tıkıyor.
Yazın ortasında taze fasulye 120 tl’ye pazarda görücüye çıkmış, karpuzun kilosun 25-30 TL. Benzin fiyatları 50 TL’ye doğru tırmanıyor. Komşumuz Yunanistan’da benzin 1,56 euro. Orada asgari ücret 2000 TL (70 bin lira) bizde emekli maaşı 10 bin asgari ücret 17.000 TL aynı fiyata benzin alıp aynı fiyata gıda maddelerini tüketiyoruz. Marketlerde hemen her akşam ürünlere yeni zamlı etiketler yapıştırılıyor. Turizm beldelerinde otel fiyatları Avrupa fiyatlarının iki katı. Bir çok şirket Türkiye turlarını iptal ediyor. Bu bayramda Türk vatandaşları tatil için Yunanistan’a akın ettiler. Gece yarısından sabaha kadar buradan arabayla giden vatandaşlar kilometrelerce kuyruk oluşturdu. Paralar dışarı gitmesin diye de harç pulları 150 TL’den 1500-2000 TL’ye çıkarılacakmış. Yıl sonunda turizm gelirleri açıklandığında Türkiye’nin en önemli gelir kaynağı olan turizmde de sınıfta kaldığımızı göreceğiz. Bu satıları yazarken üzülüyor ve bu güzel ülkenin bunları hak etmediğini sizler gibi düşünüyorum.
Krizden kurtuluş tabi ki üretim ekonomisiyle ve başta kamuda olmak üzere israfın durmasıyla ilgilidir. Ülke kaynakları doğru kullanılmalı, adaletten başlamak üzere topluma güven aşılanmalıdır. Vatandaş önce ülkesinin adaletine, hukukuna, devletinin polisine, yargısına güvenecek. Kurumlara güvenin sarsıldığı bir ortamda suçluyu dışardan aramamak gerekir. Vergilerle bir ülke kalkınamaz, vatandaş verdiği verginin adil dönüşünü bekler. Dünya ve etrafımız her yıl daha da kirlenerek sınırlarımız ateş topuna döndü. Batılı emperyalist ülke tekelleri ve temsilcileri her yerde krizler yaratıyorlar. Savaşları bölgesel içerikten, genele sıçratmaya çalışarak dünyayı yeniden dizayn ediyorlar. Türkiye kaynaklarıyla kendine yetebilen bir ülkeyken her şeyimiz uluslararası şirketlerce talan ediliyor. Nitelikli işgücümüz dışarı kaçıyor, Mülteciler, Arap baharı adı altında gerçekleşen yeni paylaşımın bize ağır faturası oldu. Bu fatura ülkenin kültürel, ekonomik ve etnik yapısını Cumhuriyetin modern laik Türkiye kodlarını kökten değiştirdi.
Gelecek dünyanın en önemli sorunlarından biri olan sağlıklı gıdaya erişim olanaklarımız tarım ve hayvancılığımızın yok edilmesiyle her zamankinden daha tehlikeli duruma gelmiş. Un’un, yağ’ın ve şekerin bolca yetiştiği bu topraklarda helva yapmak kolay. Bütün bunlar doğru kalkınma politikalarıyla aşılabilir olgulardır, yeter ki isteyelim. Tüm emektar üreticilerimize bol sabır ve kazançlı bir yaz diliyorum.
Saygılaarımla
Nesip Uzun