2024 yerel seçimleri ve ülkeye etkileri

Mobilya Dekorasyon Dergisi - Mobilya Dekorasyon - Dergi - Yayın - İletişim - Dergi - furniture - wood - design - dizayn - aksesuar - kenarbandı - edgeband - makine -woodworking - woodworkingmachinery - fair - mobilya fuarları - woodworking machinery - ahsap makineleri- glue-yapıştırıcı tutkal-

2024 yerel seçimleri ve ülkeye etkileri

28-04-2024
2024 yerel seçimleri ve ülkeye etkileri
Türkiye ’de 30 Mart 2024 tarihi itibarıyla gerçekleşen yerel seçimler, üç ay boyunca ülkede tam anlamıyla bir seçim ekonomisi yarattı. Şüphesiz bunda ülke enflasyonist politikasının çalışanlar , ve iş dünyası aleyhine ortaya çıkan durumun yarattığı belirsizliklerin çok büyük etkisi vardı. Banka ticari faizlerinin yüksekliği yatırımcıyı kaygılandırılan tüketici faizleri de o denli yükseldi. Vatandaşın satın alma gücü her ay ortalama yüzde 10 düşerken tüketici gıda fiyatları tavan yaptı. Ev almak yatırım yapmak toplumun her kesimi için zorlaşırken, yaşam bir önceki yıla göre daha ağırlaştı. Tüm bu gerçeklerin ışığında girilen yerel seçimlerde mevcut hükümet ülke genelinde sahip olduğu pek çok büyükşehir , il, ilçe ve belde belediyelerini kaybetti. Herkes bu durumu toplumun yöneten siyasi erke bir ikazı olarak algıladı. Ülkede gerçekleşmesi gereken demokratik dönüşümler, ekonomik tedbirler ve tasarruf tedbirleri şimdi devlet ve yerel yönetimlerden bekleniyor.

          Baskılanmış döviz ihracatçıyı vururken, ithalata bağlı girdi üretim ekonomisi, iç pazarda artan enflasyon ve pahalılıktan etkilenerek maliyet girdilerini bire on etkiler duruma geldi. Bu durumda üretimin maliyetlerini sürdürülebilir olmaktan çıkarıyor.  Enerji, petrol fiyatları Avrupa fiyatları sınırında. Haliyle şimdi yaşanan bu yerel seçim atmosferi ülkede genel seçim atmosferi yarattı. Sokaktaki vatandaş, üst kattaki komşusunun  tepesinde  tepinmesine  artık itiraz ediyor. Kısacası toplumun her kesiminde ortaya çıkan itirazlar dünyanın içine sürüklendiği kaos ve tehditlerin de ötesinde bir durum yaratıyor. Keza buhranları çıkaranlar da krizleri yaratanlar da, sırça köşklerinde rahat yaşayanlar da aynı güç sahipleridir. Bölgesel savaşların nimetlerini onlar silah satarak gerçekleştirirken, felaketlerini yıkılmış kentler, toplu ölümlerle  geniş halk yığınları çekiyorlar. Dünya kargaşaya doğru koşar adımlarla sürüklenirken ülkeler girdikleri ittifaklar içinde silah üreticisi ülkeler eliyle ülke gelirlerini silahlanmaya harcıyorlar. Garip olan ise her ülke tehdit adı altında halklarına bunu anlatıyorlar. Düşünün 2018 yılı fiyatlarıyla bir tek F35 savaş uçağının fiyatı 200 milyon dolar,  Türkiye F 16  uçakları için Amerika’ya 23 milyar dolar verdi. Verdi de uçaklarını dahi alamadı. Paramız bloke edilmiş halde bir bilinmezdeyiz. Tehdidi yaratanlar daha da zenginleşiyorlar, Bir savaş uçağı için kaç ton domates, demir, bakır, hammadde satmamız lazım. Ormanlarımız doğamız bu uluslararası şirketler elinde talan ediliyor. Erzincan İliç Altın madeninin rezervi 100 ton metal altın. Bunun 85 tonu Anagold firması tarafından çıkarıldı. Bu 100 tonu ise bilinen rezerv ve kapasiteyi genişleterek artırmayı planlıyorlar. Tüm bu felaketlere rağmen Kanunen yüzde 5 ila 18 arasında bir miktar devlet hakkı olarak alınmalı. Ancak vergi indirimleriyle, teşviklerle bu oran yüzde 1’e düşüyor.  Bu sürede madenin bulunduğu alan ve civarındaki çevre ciddi zarar gördü, siyanür Fırat’a karıştı. Son yaşanan toprak kaymasında ise 9 işçi yaşamını yitirdi.  Yabancı şirket, alacağını aldıktan sonra ise yarattığı büyük doğa enkazını halka bırakıp gidecek.

        2024 her açıdan oldukça sancılı geçecek. Çünkü kapitalist sistem bunalımlardan beslenir, yaratır ve kazanır. Hiçbir şey tasadüf değildir. Ukrayna savaşı, İsrail katliamları ve işgaller hep bir projenin birer parçasıdır. Kimileri de bu piyeste figüran rolü oynar, ama figüranlar kendilerini oyunun bir parçası olarak görseler de tehlikeli rollerin birer aksesuardan öteye geçemezler. Dünya her gün daha da kirlenirken geleceğimiz de kararıyor. Hani şair diyor ya ‘‘ah be kardeşim sucun birazı da sende değilmi ‘’ Dünyanın bu hale gelmesinde hepimizin suçu var.

yazar

Nesip Uzun-editor yazısı

E-bülten için e-posta bırak