Yükselen faizler ve artık olağan karşılanmaya başlanan % 3 4lük düşük büyüme rakamları da değerlendirildiğinde önümüzdeki süreçte çok önemli yapısal değişiklikler yaşanmayacağını, tersine siyasal atmosferin daha da yükselerek ekonominin biraz daha sarsılacağını söylemek mümkün. Son 4-5 yılın yatırımları düzenli istihdam yaratmaktan uzak. Hele yapı ve inşaat sektöründe başta büyük kentler olmak üzere ciddi bir durgunluk yaşanıyor. Diğer sektörlerin de lokomotifi konumunda olan bu sektördeki en küçük dalgalanmalar, olası kimi büyük sürprizler ardından beslemekte olduğu imalat sektörünü de negatif olarak etkileyecektir. Siyasal kutuplaşmanın bu denli keskinleştiği ve giderek ağırlaşan bu seçim ortamında, bir süre daha bu kaosu yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor.

Ülkesel avantajlarımızı kullanamamanın basiretsizliği toplumun her kesimine sorun olarak yansımakta. Bu denli kozmopolit, çok kültürlü topraklarda toplumu yönetmeye talip olanların daha hoş görülü, daha demokrat bir yapıda olmaları, din, milliyetçilik vb. kavramları okşamak yerine toplumun tümünü kucaklayacak sosyal projelerle karşımıza çıkmaları, bunları ülkemizin saygınlığını artıracak, kucaklayıcı bir dille yürümeleri şart.

Dünya giderek acımısız bir hal aldı. Koşullar zorlaştıkça insanlar da daha acımasız ve hoşgörüsüz oluyor. Ancak hepimizin konuk olduğu bu dünyada kavgasız, insan gibi yaşamak da bizim en doğal hakkımız. Bunun yolu da adaletten geçiyor ve bu herkese lazım. Adaletin temelinde sevgi vardır. Bizim bu topraklarda birbirimizi daha çok sevmeye ihtiyacımız var. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemize demokratik, barış içinde ve adil bir seçim diliyorum. Oy kullanmanın önemli bir vatandaşlık hakkı olduğunu unutmamanız dileğiyle..

Saygılarımla..

Nesip Uzun..