TEVERPAN / Bekir Tever : Çok ciddi ihracat rakamlarına ulaştık. Üretimimizin %30 kadarını yurtdışına satıyoruz.
07-07-2014
TEVERPAN, Türkiye?de sunta MDF, yonga levha tarihinin yaşıyla orantılı, sektörün köklü firmalarından biri. Siz ikinci kuşak olarak devam ediyorsunuz. Hızla gelişen ve geldiği noktada tesislerinin reorganizasyonunu da kendisi yapan bir firmasınız. Hala firmanın yönetiminde olan Tever ailesinin fertleri olarak başarınız biraz da işi sahiplenerek bizzat yürütmenizde yatıyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz ?
Bu elbette bize çok artı kazandırdı. Örneğin bugün bir iş yapmak istediğinizde size kağıt üzerinde bir rakam çıkartıyorlar. Ama siz, tecrübenize dayanarak Evet şunları almam lazım ama ötekilerini de şöyle yaparsam bunun maliyetini yapılacak işten ve kalitesinden taviz vermeden çok daha uygun bir noktaya çıkartabilirim diyebiliyor ve bunda da başarılı olabiliyorsunuz., Örneğin 100 bin TLlik bir işi siz 60 -70 bin TLye çıkartabiliyosunuz.Biz firma olarak ihtiyacımızın gereken kısmını dışarıdan alıyoruz fakat arada olan ve kendi yapabileceğimiz işleri yapma kabiliyetimiz olduğundan, bu tür işler yapıyoruz. Ama gün oluyor herşeyi Almanlara da bırakabiliyorsunuz. Bu duruma göre değişiyor. Tabii ki profesyonelleri de yapımız içine almalıyız. Elbette TEVERPAN da kurumsallaşmalı ve içerimizde profesyoneller de olmalı. Geçmişte oldu da zaten. Şu anda da böyle bir çalışma içerisindeyiz.Fakat eğer bu işleri yapacak profesyonellerle çalışacaksanız her zaman kontrol mutlaka sizde olmalı. Tamamen işi onlara bıraktığınızda bir bakarsınız ki rüzgar sizi çok farklı yerlere götürmüş. Türkiye gibi ülkelerde bazen profesyonelleri de sorgulamak gerekir, kendine her profesyonel diyenin de ne kadar profesyonel olduğunu, geçmişinde ne gibi tecrübeleri olduğunu, nereden nereye gelmiş olduğunu iyi sorgulamak gerekir.Sizin aslında işletme olarak yaşadığınız tecrübeler de Türkiyenin ticaret tarihine parallel bir biçimde gelişti. Türkiye toplumu ticaret yapan bir halk değildi. Osmanlıda ticareti levantenler, yabancılar yapmış ve bizler bu işi son 20 - 30 yıldır öğrenmişiz. Ondan önce yüzlerce yıllık ticari geçmişe sahip batılı firmalar karşısında oldukça dezavantajlıymışız. Zamanla üniversitelere iktisat, işletme bölümleri konmuş, bunlardan mezun olan çocuklar işletmelerin başına yönetici olarak gelmişler ama geleneksel olarak babadan, atadan tüccar bir toplum olmadığımız için onlar da sıkıntılar yaşamışlar. Bu nedenle sizler işlerinizi ticareti bilmeyen, sadece teorik eğitim almış tecrübesiz profesyonellere bıraktığınızda da, bu durum piyasanın gerçeklerine pek uymamış galiba.Aynen öyle oldu. Uzun bir dönem çalıştıracak profesyonel insan bile bulamadık. Bulduklarımız ise işi öğrenene kadar kimi hatalar yaptılar, eninde sonunda iş öğreniliyor ama bunun da bize bir maliyeti oluyor. Ama bence dışarıdan bulunan profesyonellerin iyi niyetli olması daha da önemli. Bir sure sonra farklı niyetlere de dönebiliyorlar. Menfaat elde etmek, kendisine çıkar sağlamak isteyenlerle bu işler yürümüyor. Bize yıllarca Almanlar makina satarken ihtiyaç olmayan, gereksiz her türlü şeyi de satmaya çalıştılar. Bizi bu yönde yönlendiren profesyonellerle de karşılaşabiliyorsunuz. Sen de işi bilmezsen ona inanıyor ve paranı boşa harcayabiliyorsun. İnsanoğlu çiğ süt emmiş olabiliyor ama tabii zamanla siz onları ayıklayabiliyorsunuz.Geçmişte Türkiyede hammadde çok önemli bir yer kaplıyor ve ihtiyaca cevap vermiyordu. O dönemlerde satıcı kraldı. Ama son dönemde pek çok yatırım yapıldı, kapasiteler yükseldi. Avrupa ile boy ölçüşecek konuma geldik. Bu durumu göz önüne aldığınızda, bugün hala üretici kraldır diyebiliyor muyuz Enflasyonist olmayan günümüz rekabetci ortamında piyasa ve müşteri ilişkileri geçmişe oranla daha mı zor, daha mı kolay sizceTabii, bu kadar yatırımın, bu kadar üretimin olması aşırı bir rekabete yol açıyor. Biliyorsunuz pek çok firma yatırımlarını hep kredilerle, borçlarla yapıyor. Bugün oturup üç beş firma birlikte karar bile alsanız onu uygulamanız çok zor. Çünkü her firmanın finansal yapısı, durumu ve sorunları da farklı. Dolayısıyla çözümü de farklı farklı. olacağı için kim ne derse desin çok fazla biraraya gelip karar alamıyorsunuz. Şu anki fotoğrafta Türkiyede dünya kadar suntalam kapasitesi var. Pek çok firma da yatırım yaptı. Bu durumda özellikle suntanın satışında çoğu zorluk çekiyor. Kıran kırana bir fiyat rekabeti var.O zaman son 5 - 10 yıl içerisindeki sürecin hammadde üreticilerin aleyhine ve mobilyacıların lehine çalıştığını söyleyebilir miyizEvet, bu iş sonuç olarak en çok bizim mal sattığımız mobilyacılara yarıyor. Bakın eskiden tekstil sektöründe bir kumaş üreticileri, bir de bu kumaşı alıp, işleyen ve esas parayı kazanan imalatçılar vardı.. Biz sunta üreticileri şu an kumaşı üretenlerin pozisyonundayız. Geçmişte kumaş üreticileri para kazanamadı, hatta çoğu kapattı gitti. Ama tasarım, model yapan tekstilciler çok para kazandılar. En iyi villalarda oturdular, en iyi arabara onlar bindi. Mobilyacılar da aynı model yapan bir tekstilci gibi. Çok akıllıca gidiyorlar.Geçmişte mutfak dolaplarının kapakları postforming (softforming ) ağırlıklı çalışılırdı. Bugün lake ve high gloss çalışılıyor ve dolayısıyla sunda yerine artık MDF kullanılıyor. Bunlar pazarı önemli oranda etkiledi. Öte yandan Uzakdoğudan gelen parkelerin zorlaşmasıyla birlikte MDF üreticileri parke, kapı gibi alanlara da yöneldiler. Dolayısıyla MDFnin kullanım alanları genişledi.Şimdi tabii kapı tesisi apayrı bir tesis ve onun MDF tesisinin kapasitesinden çaldığı bir şey yok. Her ikisinin hammaddesi de aynı, her ikisi de lif levhadır. Biri düz panel olarak basılıyor, biri modelli, kalıplı olarak basılıyor. Hatlar ayrı.. Amerikan kapı paneli bugün kimin kapaitesinden çaldı İnce dilim MDFnin kapasitesinden çalıyor. MDF kimin kapasitesinden çaldı Suntalamın kapasitesinden çaldı. Çünkü kapaklarda dekoratif birşeyler yapmak, profiller açmak için MDF gerekiyor. Dediğiniz gibi high gloss kapaklar veya CNC makinelerde belirli motiflerin üzerine PVC veya kaplama kaplayarak ya da boyayarak birtakım ihtiyaçlar doğdu. Tabii genelde mobilyada gövde yine suntalam ağırlıklı ama bu saydıklarımız MDFye olan talebi atırdı. Lakeye olan talebin artması MDFnin kullanımını artırdı.. Bir de MDF Türkiyede özellikle dekorasyonda çok ağırlıklı kullanılmaya başlandı.TEVERPAN eskiden kapalı bir kutu iken, bugün artık ihracat yapan, projeksiyonu daha farklı alanlara yönelmiş bir şirket konumuna geldi. Firma olarak olarak bir atılım içerisine girdiniz. Yatırımlar yapıyorsunuz. Bu konudaki yorumlarınızı alabilir miyizTEVERPAN her zaman akıllı giden ve ayağını yorganına gore uzatmış olan bir firma. Bundan sonra da öyle olacaktır. Zaman zaman mesafe açılsa da sonunda hep dengeye gelir. Biz her zaman sağlıklı ve kontrollü bir firma olduk. Çünkü her ne kadar ekonominin son 10 yıllık durumu iyi gibi gözükse de bizimki gibi kırılgan ekonomilerde ne olacağı belli olmaz. Siyasi istikrarsızlıklar, krizler onar yıllık döngüler halinde karşımıza çıkıyor.Bugün Amerikaya baktığın zaman bir Demokratlar bir de Cumhuriyetçiler var. Yollar belli. Türkiyede ise bir parti çıkıyor, on yıl iyi gidebiliyor ama daha sonra yok olabiliyor, yerine bambaşka bir parti geliyor. Bizde siyasi kimlikler de oturmamış. Bir sene sonrayı tahmin etmek mümkün olmuyor. Türkiyenin istikrarını bozmak isteyenler her zaman var. Bu risk bizim ülkemizde varolduğu sürece, çok dikkatli olunmalı. Kapasitenin üzerinde yatırım yapmayacak, sermaye / borç oranına da çok dikkat etmen gerekir. Bu oran Türkiyede %20yi, 25I geçmezse, olabilecek dalgalanmalara dayanabilirsin. Ama bunun üzerine çıkar ve ekonomi bugün çok iyi diye örneğin çok uzun vadeli borçlanmalara girerse insan, tüm hayallerinin bir anda yıkılmasına yol açabilir.Dünün Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi arasında çok büyük farklar var. Dün kapalı pazar ekonomisi içerisinde iç pazar ihtiyaçlarına gore işleyen bir ekonomi vardı. Bugünün Türkiyesinde artık iç pazarın dışında çevre ülkelerin ihtiyaçlarını tespit ederek buralara ihracat yapmayı hedefleyen yeni bir yatırımcı kuşağı çıktı. Üreticilerimiz artık uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek bir vizyon ile çalışıyor. Siz TEVER olarak bu durumun neresindesinizGenel anlamda düşünürsek Türkiye sanayisi son 10 yılda çok ciddi oranda gelişti ve ihracat rakamları katlandı. Bu aslında devletin bu işleri düzgün yönettiğini gösteriyor. Biz de onlara bakarak yatırımlarımızı ve girişimlerimizi gerçekleştirdik. Türkiyede TOKİ gibi bir organizasyon hem inşaat sekötrünün çok büyümesini sağladı hem de lokomotif sektör olan inşaat sektörünün de gelişmesine yol açtı. Tüm bu gelişmeler bizleri çok kamçıladı. Sanayide gerçekten çok hızlı bir büyüme oldu. Bu istihdamın artmasına ve alım gücünün gelişmesine yol açtı. Tüm yatırımları ve kapasiteleri iç pazarda tüketmenin olanaksız hale geldiği noktada, sanayicimiz de dış pazar arayışlarına girdi. Özellikle mobilya sektöründe Ortadoğu, Kuzey Afrika gibi pazarlar hızla büyüdü ihracat katlanarak arttı. Yanılmıyorsam 2 milyar dolar civarına geldi bugün.Bu büyüme doğrultusunda TEVERPAN olarak biz de atılımlarımızı yaptık ve ihracatta belirli bir konuma geldik. Bizim ürün yelpazemiz geniş. Bunları kendi içerisindeki kategorilere göre çok uzaklara, yakınlara ve daha yakınlara satıyoruz. Biz üretimi çeşitlendirme yoluna gittik. Bu riskleri de azaltan bir faktör ve ciddi ihracat rakamlarına ulaştık. Üretimimizin %30 kadarını yurtdışına satıyoruz.Geçmişte Avrupa, rekabette tek başına bir aktör konumundaydı. Herşeyi onlar üretirdi. Pazar sorunu yoktu, istediği malı istediği fiyattan satardı. Ama son dönemde bu durum değişti ve sahneye Uzak Doğu gibi yeni aktörler ortaya çıktı. Bu durum ucuz enerji ve işgücü kaynaklarına sahip olmayan Batının karlılığını düşürdüğü gibi rekabet gücünü de etkiledi. Ve güneşin batmadığı o ülkeler açısından pazar eski pazar olmaktan çıktı. Örneğin Avrupalı bundan 10 12 yıl önce Türkiyele laminatı 30 dolara satarken, bugün laminat 5 6 dolara satılabiliyor. Türkiye pazarında 10 15 Avrupa firması bulunurken, bugün neredeyse hiç kalmadı. Batı bu anlamda oldukça gerilemiş konumda. Türkiye ahşap levha sektöründe onlara bir anlamda rakip oldu. Katılıyor musunuzBir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Batı bu işi bırakmıyor sadece karlı olmadığı sektörleri bizlere bırakıyor. Bakın, bugün Türkiyede ahşap levha üretimi iyi kapasitelere ulaştı, Almanyanın arkasından ikinci konumdayız ama ağaç varlığımızın, orman varlığımızın ne konumda olduğuna bir bakalım. Önemli olan bu İtalya, İspanya farklı belki ama çıkın Kuzey ülkelerine, Almanya hala kendi ormanlarını kullanıyor, Rusyanın sonsuz kaynakları var. Bu önemli bir avantaj. Türkiyede bu odun fiyatlarıyla bu iş uzun süre gitmez. Aramızda çok fark var. Almanya, Polonya, Rusya gibi ülkeler bugün çok uygun fiyatla orman ürünlerine ulaşabiliyor. Yarın öbürgün Rusyada ya da başka yerlerde sanayi geliştiğinde acaba Türkiye ve ahşap panel sanayi ne hale gelecek Acaba daha fazla mobilya ithal eden bir ülke konumuna mı geçeceğiz Bu sürece dikkat etmek gerekir. Bakın Çindeki iş gücü ile Türkiyedeki iş gücü aynı değil. Biz bunlarla nasıl rekabet edeceğiz İşgücümüz Çinden pahalı, odunumuz diğer ülkelerden pahalı 10 sene sonra, 20 sene sonra ne olacak. İçimizden çok iyi mobilya markaları üretimlerine devam edecek, belki gidip Çinde üretecekler ama biz ahşap panel üreticileri ne yapacak