GELİŞEN ASYA PAZARLARI, MOBİLYA SEKTÖRÜ, BÖLGE FUARLARI ve UBM GERÇEĞİ

Mobilya Dekorasyon Dergisi - Mobilya Dekorasyon - Dergi - Yayın - İletişim - Dergi - furniture - wood - design - dizayn - aksesuar - kenarbandı - edgeband - makine -woodworking - woodworkingmachinery - fair - mobilya fuarları - woodworking machinery - ahsap makineleri- glue-yapıştırıcı tutkal-

GELİŞEN ASYA PAZARLARI, MOBİLYA SEKTÖRÜ, BÖLGE FUARLARI ve UBM GERÇEĞİ

13-05-2014
GELİŞEN ASYA PAZARLARI, MOBİLYA SEKTÖRÜ, BÖLGE FUARLARI ve UBM GERÇEĞİ
Dünya mobilya pazarlarında son 10 yıl içerisinde Asya ülkelerinin gerçekleştirmiş olduğu patlamaya paralel olarak, özellikle Güney Doğu Asya bölgesinde yapılmakta olan fuarlar her yıl daha bir ön plana çıkmaya başlamış, yerellikten globalliğe evrilen çizgileri çerçevesinde hızla artan katılımcı ve ziyaretçi profilleriyle tüm dünyanın ve tabii büyük uluslararası fuar kuruluşlarının da ilgisini çekmeye başlamıştır. Bunların başında son üç ? dört yıl içerisinde farklı bölge ülkelerindeki 5 fuara ortak olan ve bir o kadar da fuarla görüşmelerini sürdüren United Business Media (UBM) gelmektedir.
GİDEREK DEĞİŞEN ve ERİŞİLEBİLİR HALE GELEN BİR COĞRAFYA: UZAK ASYA

Uzak Asya, 20. yüzyılın son çeyreğine kadar batılılar için pek de iyi bilinmeyen bir tarih ve coğrafyayı simgeleyen bir bölge olarak dünyanın her yönden farklı ve egzotik bir köşesi olmanın ötesine pek geçmemişti. Avrupa medeniyetinin Marco Polo, İpek Yolu, Macellan ve keşiflerle başlayan ilgisi zaman zaman Boxer isyanları, devrimler ve savaşlarla kimi kesintilere uğramış olsa bile, efsaneleri, tarihi, dini, yemekleri, müziği, güzel sanatları, edebiyatı, gelenekleri ve yaşantısı ile eski Çin ve Japonya batı ülkelerinin her daim ilgisini çekmiştir. Ancak tüm bunlara karşın bölge, adı üzerinde hep Uzak Asya olarak anılmış, Batı dünyasına fiziki anlamda da kültürel anlamda da yabancı kalarak genellikle politik çalkantıları, doğal felaketleri ile hatırlanan deniz aşırı bir coğrafya olmuştu.

Çin Seddi, Hanedanlıklar, Samuraylarla başlayan ve daha sonra Maonun Kültür Devrimi, İkinci Dünya Savaşı, Pearl Harbour Baskını, Hiroşima ve Nagazakiye atılan atom bombaları, Vietnam Savaşı ile devam eden acılar ve kahramanlık öyküleri ile dolu bir tarihin yanısıra hafızalarda Akira Kurusowa tadında izlenimler, Madame Butterfly düşleriyle süslü imgeler ve egzotik tatil panoramaları bırakmış olsa da, bölge ülkelerine ilişkin bilgilerimiz bunların pek ötesine gitmemiş, uzun bir süre boyunca kitaplar, film ve belgesellerden öğrendiklerimizle sınırlı kalmıştır.

Asyanın modern dünya tarafından yeniden keşfi esas olarak 1900lü yıllara denk gelirken batının gündeminde önce Japonya, sonra Çin yer almaya başlamış, derken 50li, 60lı yılların çiçek çocukları ile birlikte bir anda mistik felsefe mekanları olan Hindistan, Tibet ve Nepal gibi ülkeler popüler olmaya başlarken, ABDnin savaşı ve 68 hareketi ilgiyi bir anda Vietnam, Kamboçya gibi bölgelere çevirmiş, nihayet 20. Yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başından itibaren dünya ekonomisindeki gelişmelerle birlikte Güney Doğu Asya ülkeleri batının ilgi odağının merkezine oturmuştur.

Tüm bu gelişmeler Çinin yanısıra, biz 50li yaşlardakilerin ilkokulda Mikronezya ve Polinezya gibi adlarla öğrendiğimiz coğrafya üzerinde yer alan Malezya, Singapur, Tayland, Endonezya, Filipinler gibi çoğu insanın harita üzerinde yerlerini bile göstermekte zorlandığı ülkeleri birer birer erişilmez olmaktan çıkarmış ve en gözde destinasyonlar haline gelmiştir. Bunda hızla küçülen günümüz dünyasında ulaşımın kolaylaşması ve bölgedeki egzotik tatil bölgelerinin giderek popülerleşmesini sağlaması kadar, hatta onun da ötesinde, bölgenin dünya endüstrisi ve ticaretinin merkezi olmaya doğru evrilmesinin de büyük rolü olmuştur.

DÜNYA EKONOMİSİNDE YAŞANAN UZAK ASYA GERÇEĞİ

20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçiş dönemi, büyük olasılıkla, dünya ekonomi ve ticaretinde yaşanan köklü değişimlere damgasını vurmasıyla hatırlanacak. Sanayi devriminden bu yana belirli bir çizgide istikrarlı nicel değişimlere paralel olarak yürümekte olan dünya ticareti, bu dönemde tıkanmanın eşiğine gelerek yaşadığı bunalımdan aynı durağan çizgisinde seyrederek çıkamayacağını farketmiş ve nitel bir değişim geçirerek üretim - tüketim dinamiklerini günümüz dünyasının gereklerine paralel olarak yeniden kurgulamıştır. İşte finansmandan yönetime, tasarımdan imalat girdilerine, üretim aşamalarından satış ve pazarlamaya kadar hemen her aşamanın yepyeni bir döngü içerisine girerek globalleşmeden payını aldığı bu yepyeni dünya düzeninde, iş dünyasının bir çıkış yolu olarak yeni coğrafyaları keşfetmesi ve ticaretin tüm unsurlarını buna göre kurgulaması pek de uzun sürmedi.

Özet olarak, Batıda belirli bir doygunluğa erişen ve tıkanan pazarlar, üstüste yaşanan ekonomik çalkantılar, krizler, artan maliyetler ve fiyatlar nedeniyle pek çoğu için katlanılmaz bir hale gelen üretim ve ticaretin gerilemesi girişimcileri hem hedef pazarlar hem de yeri üretim bölgeleri konusunda bir arayışa itmesiyle başlayan tüm bu gelişmeler, gözlerin daha önce olmadığı kadar Doğu Dünyasına ve bu bölgedeki ülkelere çevrilmesine yol açtı.

Sermayedarların alabildiğine rekabetçi olan dünya pazarlarında düşük maliyetli üretime olan gereksinimleri o kadar fazla idi ve o kadar acele etmeleri gerekiyordu ki, önceleri alabildiğine özensiz, başka hiçbir şeyi göz önüne almadan sadece ucuz malı hedefleyen hesapsız kitapsız bir biçimde yürütülen bu Doğuda üretim yarışı zamanla daha akılcı bir biçimde sürmeye başladı. Bu hızlı ve büyük çaplı ilgi başta Çin olmak üzere bedavaya yakın bir işgücü ve diğer girdilerin avantajını yaşayan ülkelere olan talebin tavan yapmasına yol açarak, köklü değişimlere yol açtı. Artık neredeyse tüm sektörlerde köklü bir devrim yaşanıyor, geçmişte kalabalık ve fakir işgücüne sahip oldukları için oldukça zor durumda olan bu ülkelere artık büyük yatırımlar yapılıyor ve Uzak Asyanın çehresi hızla değişerek modernleşiyordu. Bunda elbette planlı Çin ekonomisinin kaynakları ve sermayesini akılcı bir biçimde kullanarak dünya pazarlarına hükmedebilme yeteneğini de yabana atmamak lazım.

Tüm bu gelişmelerin bir anda dünya ekonomi ve sanayisinin merkezi haline gelen bölgede kaçınılmaz olarak kimi sosyal sonuçlar doğurmasını beklense de, yaşanan hızlı dönüşümün ileriki yıllarda ne gibi sonuçlara yol açabileceğinin önceden kestirmenin pek de o kadar kolay olmadığını söylemek gerekir. Ancak bölge halkının tüm bu gelişmelerden memnun olduğunu ve bundan kimi ulusalcı sonuçlar çıkartmaya başladığını söylemek mümkün. Öyle ki, bölgenin dünya ekonomisinde giderek yükselen konumu ve batılıların artan ilgi ve iltifatı yüzyıllardır pek de önemsenmeyen bölge insanının ister istemez gururunu okşamaya ve bir açığı kaparcasına kendilerini hiç olmadıkları kadar önemsemeye başlamalarına yol açmıştır. Bu durum en net biçimiyle 2012 yılında yayın grubu olarak Dongguanda katıldığımız bir toplantıda ortaya konmuş ve bölgenin en büyük mobilya derneğinin halkla ilişkiler müdürünün ağzından şu netlikte ifade edilmişti :

En eski Çin kalyonlarının Kristof Kolombunkilerin iki misli büyük olduğu, baruttan golfe kadar modern dünyanın kullandığı pek çok modern icadın doğuda yapıldığını unutan siz batılılar, yaşadığınız bu son ekonomik krizle birlikte bir dönemin sona erdiğinin ne kadar farkındasıız acaba Bizler, kadim dünya tarihinin kendini tekrar eden bir döngülerden oluştuğunu ve yaşadığımız yüzyılın yeni bir döngünün başlangıcı olduğunu biliyoruz. Son gelişmeler artık batının hükümranlığının sona ermekte olduğunun bir habercisi olup, Asya halklarının tarih ve uygarlık sahnesindeki eski ağırlığını tekrar kavuşmakta olduğunun bir göstergesidir.

Elbette siyasal, ekonomik ve toplumsal pek çok faktörün bir bileşkesi olarak ortaya çıkan Doğunun itibar kazanmasının nedeni, niteliği ve nasıl bir biçimde evrileceği bir başka yazının konusu. Burada amaç, herkesin üzerinde hemfikir olduğu gibi batı pazarlarının içerisinde olduğu kriz ve daralma nedeniyle gözlerin bir süredir koşulların daha elverişli görüldüğü doğuya çevrildiğini gerçeğini bir kez daha vurgulamak ve konumuz olan mobilya sektörünün Asya pazarlarındaki önlemez yükselişini hatırlatarak, bu durumun bölge üzerinde yarattığı gelişmelere dikkat çekmek.

DÜNYA MOBİLYA PAZARLARININ NABZI ARTIK GÜNEY DOĞU ASYA ÜLKELERİNDE ATIYOR

Bilindiği gibi pek çok diğer sektörde olduğu gibi mobilya endüstrisinde de batılı oyuncuların kısa süre içerisinde Uzak Asya gerçeği ile karşı karşıya kalması beraberinde pek çok gelişmeyi de tetiklemiş ve bölgenin hiç bir dönem olmadığı kadar hızlı bir değişime uğramasına yol açmıştı. Batılı işadamları tarafından önce Çin sonra giderek Tayvan, Tayland, Myammar gibi yepyeni üretim lokasyonları keşfedildi. İyi koku alan bu girişimciler işgücünden ham maddeye, enerjiden üretim tesislerine kadar pek çok alanda bir ucuz maliyetler cenneti olan bölgeye akın ettiler. Önce ülkeler, sonra kentler arasında rekabet başladı. Merkezi hükümetler ve uluslararası destekcilerinin teşviği ile yepyeni mobilya üretim merkezleleri yapıldı, sanayi tesisleri, iş merkezleri, gökdelenler dikildi.

Üstelik buraların avantajları sadece ucuz işgücü, enerji ve yatırım olanaklaryla sınırlı da değil. Çünkü bölgenin pek çok ülkesi bitki örtüsü ve sağladığı hammadde kaynakları açısından da zengin. Güney Batı Asyanın tropik ormanlarında rattan, bambu, teak gibi mobilya ve iç / dış mekan dekorasyonunda kullanılan malzemeler, hatta farklı kullanım alanları sağlayan Hindistan cevizi, palmiye gibi alternatif hammadde kaynakları bolca bulunmakta. Bunların göreceli olarakduğu ve kolay ulaşılabilir olduğu bölge burada üretim yapanlara göreceli pek çok avantaj sağlıyordu. açısından da önemli lojistik avantajlar sağlıyordu. Malezya, Endonezya, Filipinler gibi ülkeler firmalara malzeme sağlarken, Singapur, HongKong finans, tasarım ve pazarlama merkezleri de dünyanın ilgisi ve dev yatırımları kendilerine çektiler. Artık büyük Amerikan ve Avrupa firmaları faaliyetlerini bölgeye kaydırmış, dünyaca tanınmış mobilya markaları, aksesuar ve makina firmaları kısmen ya da tamamen üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerini buralardan yürütür hale gelmişlerdi.

Çin ve Güney Doğu Asya ülkelerindeki tüm bu gelişmeler beraberinde pek çok değişikliği de getirmiş, görece olarak geri kalmış bu bölgenin pek çok kenti 10 yıl içerisinde dramatik değişiklikler yaşamıştı. Birbiri ardına sanayi bölgeleri, entegre tesisler, dev gökdelenler, beş yıldızlı oteller, perakende merkezleri yapılırken tüm bu gelişmelere paralel olarak ticaretin olmazsa olması olan devasa fuar merkezleri de kurulmuş ve buralarda düzenlenen etkinlikler sayesinde ürün ve hizmetlerin dünyanın dörtbir yanından gelen en geniş kitlelere ulaştırılması sağlanmaya başlandı.

Önceleri yerel üreticilerin ürünlerinin sergilenmekte olduğu bölge mobilya ve yan sanayi fuarları, zaman içerisinde giderek büyümüş, dünyanın pek çok ülkesinden gelen katılımcı ve ziyaretçiyi biraraya getiren dünyanın en büyük etkinlikleri haline geldiler. Öyle ki, dünyanın önemli batılı fuarlarları birkaz yüzbin metrekarelerle ifade edilirken, özellikle Çinde gerçekleşen mobilya ve yan sanayi fuarları milyon metrekarelerle anılan büyüklüklere erişmeye başlamıştı.

Tüm bu gelişmeler, büyük dünya fuarlarının bölgeye olan ilgisini artırmış ve pekçok batılı fuar kuruluşu bölgede fuarlar düzenlemeye, varolan fuarlarla ortaklıklara gitmeye ya da onları doğrudan satın almaya başladılar. Mobilya alanında ilk girişim Almanlardan gelmiş ve Koelnmessenin Interzum Guangzhousu ve Surveyin ZOW Chinası ile yan sanayi alanında pazara ilk giren batılı fuar markaları olmuşlarsa da, son üç yıl içerisindeki atağı ile İngiliz United Business Media (UBM) firması, çoğunluk hisselerini satın alarak ortak olduğu ya da doğrudan tamamını satın aldığı farklı ülkelerden beş tanınmış mobilya fuarı ile bu konuda bir çığır açmış gibi gözüküyor. Üstelik, UBMin halihazırda kimi diğer bölge ülkelerinin önemli mobilya fuarları ile temaslarını sürdürdüğü göz önüne alınırsa, bu trendin devam edeceğini de söylemek mümkün.UBM ve ASYA MOBİLYA FUARLARI

İngiliz kökenli United Business Media, UBM firmasının geçmişi çok eskilere, 1800lerin sonlarına kadar dayanmaktadır. Esas itibari ile bir yayıncılık ve medya firması olarak kurulup gelişen UBM, 1980li yıllarla yayıncılık, pazarlama ve PR sektörlerinin yanısıra fuarcılık alanına da girmiş ve hızla büyüyerek bugün 30 ayrı ülkedeki ofisleri, 5.500 civarında çalışanı ile 9 ayrı iş kolunda faaliyet gösteren dünyanın en büyük ikinci, Asyanın ise en büyük fuar organizasyonu firması haline gelmiştir. Kuruluşun Türkiyede de bir ofisi bulunmakta ve kuyumculuk sektörünün en büyük fuarı olan Rotaforteyi düzenlemektedir.

UBM Asya ise, kıtada 30 yıllık bir geçmişe sahiptir. Havacılıktan inşaata, güzellikten gıdaya, kağıttan enerjiye kadar 35 farklı sektörde 160 kadar fuar düzenlemekte olan firmanın 10u Çinin farklı kentlerinde olmak üzere 11 ayrı Asya ülkesinde 27 kentte ofisleri bulunmaktadır. Mobilya sektörüne ayrı bir önem veren UBM, bu konuda son 6-7 yıl içerisinde büyük atılımlar yapmış ve hala da büyümesini sürdürmektedir. Asyadaki hemen hemen tüm büyük mobilya fuarlarının ya doğrudan ya da joint venture yolu ile sahibi konumunda olan UBMin Asyada ilk el attığı üİlke doğal olarak mobilya sektörünün kalbinin attığı Çin olmuşur. 1992 yılındaki kuruluşundan bu yana Şanghaydaki en büyük mobilya fuarı olan Furniture Chinanın organizatörü olan Shanghai Sinoexpo International Exhibition Ltd. ile bir ortaklığa giren UBM, daha sonra sırasıyla Hindistandaki Index Mumbai, Malezyadaki MIFF ve Endonezyadaki IFEX fuarlarını almış, Rusyada Restec ile FIDEXPO fuarını düzenlemeye başlamış olup, hali hazırda Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam gibi ülkelerdeki fuarlarla görüşmekte olduğu da bilinmektedir.

MIFF, Avrupadaki kimi fuarlarını Reed Exhibitionsa satmasından sonra gerçekleştirdiği yeni stratejisi doğrultusunda mobilya fuarlarına yönelen İngiliz kökenli United Business Media UBMin Asyada Çin ve Hindistandan sonra satın aldığı üçüncü fuardır. Geçtiğimiz yıl bu kez Endonezyanın en büyük mobilya fuarının organizatörü Dyandra ile bir joint venture gerçekleştiren UBM, fuarı 2014 yılından itibaren IFEX adı altında sürdürmeğe başlamıştır.

Halen bölgedeki kimi diğer fuarlarla görüşmeleri sürdüren UBM, son olarak Rusyanın tanınmış fuar kuruluşlarından Restec ile işbirliğine giderek, onun düzenlenmekte olduğu ZOW Moskova fuarı ile eş zamanlı olarak yapılacak bir fuara hayat vermiş ve ortaya sektöre oldukça iddialı bir giriş yapan mobilya fuarı FIDEXPO çıkmıştır. Bu ortaklık nedeniyle tarihini değiştiren ZOW fuarı ile birlikte bu yılın Mayıs ayında kapılarını açacak olan her iki etkinliğin, iniş çıkışları ve ciddi anlamda rekabetçi özellikleri bulunan Rus mobilya pazarına neler getirip götüreceği uluslararası otoriteler tarafından merakla beklenmekte.
yazar

E-bülten için e-posta bırak