Atilla Arısoy - Tasarımcı - AGT Konsept Uygulayıcısı: Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruz

Mobilya Dekorasyon Dergisi - Mobilya Dekorasyon - Dergi - Yayın - İletişim - Dergi - furniture - wood - design - dizayn - aksesuar - kenarbandı - edgeband - makine -woodworking - woodworkingmachinery - fair - mobilya fuarları - woodworking machinery - ahsap makineleri- glue-yapıştırıcı tutkal-

Atilla Arısoy - Tasarımcı - AGT Konsept Uygulayıcısı: Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruz

05-05-2017
Atilla Arısoy - Tasarımcı - AGT Konsept Uygulayıcısı: Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruz
Atilla Arısoy - Tasarımcı - AGT Konsept Uygulayıcısı:Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruzRöportaj: Nesip UzunTürkiye’de yüzey malzemelerinde inovasyonun önemlibir adı olan AGT, 10 Nisan’da İstanbul İkitelli showroomunda kapıdan yüzey uygulamalarına, mutfak dolap kapaklarından dekorasyon seçeneklerine kadar geniş bir ürün yelpazesine burada sergiledi. Tabu bu sıradan birsergiden öte trend kokan, ürünün sunumundan kendisine kadar, olağanüstü bir atmosferde aynı mükemmellikle sizlere sinemografik bir zevk veren bir sunumdan söz ediyoruz.

Atilla Arısoy - Tasarımcı - AGT Konsept Uygulayıcısı:

Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruz

Röportaj: Nesip Uzun

Türkiye’de yüzey malzemelerinde inovasyonun önemlibir adı olan AGT, 10 Nisan’da İstanbul İkitelli showroomunda kapıdan yüzey uygulamalarına, mutfak dolap kapaklarından dekorasyon seçeneklerine kadar geniş bir ürün yelpazesine burada sergiledi. Tabu bu sıradan birsergiden öte trend kokan, ürünün sunumundan kendisine kadar, olağanüstü bir atmosferde aynı mükemmellikle sizlere sinemografik bir zevk veren bir sunumdan söz ediyoruz.

Ürünü üretmek kadar, ona hak ettiği değere verecek bir sunum da o denli önemli. AGT’nin pek çok stand sunum ve prezentasyon çalışmalarını yürüten tasarımcı ve mimar Atilla Arısoy, bu trend sergisinin de mimarı. Atilla Arısoy’u, tam da ürünlerin sergilendiği bu güzel atmosferde yakaladık.

“Sn Arısoy, bu atmosfer ve ışık cennetini nasıl hayal ettiniz? kendinizi tanıtıp, bu projeyi bizimle 

paylaşır mısınız? Bu hayal nasıl 

gerçekleşti?”

1962 yılında doğdum. 1983, tatbiki güzel sanatlarda mezun oldum. Mezun olunca, haliyle mesleğe de ilk adımları atıyorsunuz. Bu süreçte pek çok ev, işyeri, tekne, ofis, hastane, aklınıza gelebilecek her türlü mekanın tasarımını yaptım. İş dünyası içinde gelen pek çok alanda tasarım ve uygulamalar yaptım. iyi kötü birçok tecrübeler yaşadım. Kötü ve başarısız olanlardan ders çıkardım ve yeni, orijinal, güncel, çağdaş olanları yakalamak için çalıştım. Bu süreçte mobilya sektörü çok büyük dönüşümler yaşadı. Emek yoğun mobilya üretimi makineleşti. Pek çok yeni ürün ve malzeme sektöre ulaşarak hem mobilyacının işini kolaylaştırdı, hem de bizlere daha farklı tasarımlar yapma imkanı tanıdı. Bugün mobilya üretimi çok farklı noktalara gelmiştir. Mobilya sektörünü hep yakından izledim ve 1958 yılından bu yana sektörün trendi olan Milano mobilya fuarını ziyaret ediyorum. Buralarda önemli fikirler edindim, pek çok mobilya firmasına tasarımlar yaptım ve bu süreçte endüstriyel mobilyanın da ne olduğunu öğrendim. Malzeme, makine, üretim, hemen her konuda sektörü takip ettim. Bu özellik, tasarımlarımı geliştirmek için ihtiyaç duyduğum bir şeydi.

“Sizce mobilye sektörü tasarımcıyla çalışmaya ne zaman başladı?”

Bence bu süreç Turgut Özal hükümeti döneminde dışarıya açılım ve dövizle ticaretin serbestleşmesiyle başladı. Bu dönemlerde insanlar yurt dışından mobilya getirmeye başladılar. Mobilya ile birlikte tasarımcılardan da faydalandılar. Gerçekte o dönemde de Türkiye’de tasarımcılar vardı ama, o günlerde bizlere farklı bakılıyordu; mobilyacı gibi bakılıyordu. Yurt dışından tasarımcılarla çalışan iyi firmalarımız vardı; bunların başındakiler de iyi insanlardı. Örneğin Minas Mobilya’dan Minas beyi verebilirim; kendisi şimdi rahmetli oldu. Yine Utarit Izgi, çok önemli bir cumhuriyet dönemi mimarı ve aynı zamanda mobilyacıdır.

“Mobilya sektöründeki ilk çalışmanızı ne zaman ve kiminle yaptınız?”

1982 yılında henüz akademinin 3. sınıfındayken ilk işimi yaptım. Bu bir işadamının bir arkadaşına hediye edeceği birmutfaktı. Bu mutfağın hem tasarımını, hem de imalatını yaptırdım. Profesyonel anlamda ilk ticari işim bu oldu. Ardından cam ve ayna alanında çalışan bir grupla mobilya sektörüne girdik ve burada ahşap ağırlıklı mobilyalar tasarladık. Ardından Divan Pastaneleri’nin projelerini uyguladık, sonra da Utarit Izgi’nin işlerini yaptık.

Endüstriyel anlamda bu işin 

ilklerinden biri de Faruk Malkan’dır. 80’ler sonrasında önemli bir makine yatırımı gerçekleştirdi ve büyük projelere imza attı. Yine ilklerden Kelebek Mobilya vardır.

“Türkiye’de tasarımcının mobilya sektöründeki yeri hakkında neler söylersiniz?”

Bizde ne yazık ki batıdaki gibi olmuyor. Mimar, işletmede hem tasarımcı, hem mimarisini, hem inşaat mühendisliğini, hem mobilyasını, hem çizimlerini, perdesine kadar her şeyi yapacak. Bu bir kısırdöngüydü, ancak yavaş yavaş bunlar aşıldı ve herkes branşlaşarak işini yapmaya başladı. Ama sektöre tasarımcıdan, endüstri mühendisinden önce mimarlar girdi. Sektör, mimarla tasarımcının farklılığının ayırdında değildi. Ona göre mimar, bu işlerin toplamı için yeterliydi. Örneğin bana mimar diyorlar ama ben iç mimarlık okudum. Bu konu halen bir sorundur aslında. Bir diğer konu ise, biz tasarımcıların çoğu belli bir noktada kilitlenmişler ve sadece mobilya tasarımı yapıyorlar. Oysa tasarımcının dünyası çok zengindir, örnek vermek gerekirse, Yılmaz Zenger elektronikten mobilyaya, objeden takıya kadar hemen her şeyi tasarlayabilmektedir. Bu tür yaratıcı tasarımcıların alt yapısında çok başka bir nüve var. Tasarımcı kendini mesleki ve kültürel olarak geliştirecek. Sinemaya tiyatroya gidecek, gezecek, kitap okuyacak, literatürü takip edecek, sergiler gezecek, resim sergilerine gidecek; kısacası beynini geliştirecek. Dışarıyı takip ederken, kendini de öğrenecek. İstanbul’un her yanı tarih. Etrafınıza bakın; zengin bir kültürel mirasın üstünde yaşıyoruz. Koca bir Bizans ve Osmanlı geçmişi var bu kentte. Öğrendiklerimizi bunlarla 

sentezleyip çok güçlü tasarımlar üretebiliriz.

“Burada AGT için çok başarılı bir trend çalışması gerçekleştirdiniz. Sizin esin kaynağınız neydi?”

Birincisi AGT ile uzun bir dostluk ve çalışma ilişkimiz var. Hem AGT’yi hem ona benzer ürünler üreten firmaları çok iyi tanıyor, takip ediyorum. AGT artık dünyada çok iyi tanınan ve alanında dünyanın ilklerindendir. Marketing konusunda çok başarılı bir şirket. Dünya çapında önemli profesyonellerle çalışıyor. AGT bu işin Bentley’idir, Mercedes’idir. Mobilyada artık sadece MDF, masif kullanılmıyor. Gelecek kompozit ürünlerde ve biz buna yönelik çalışıyoruz. Bu sergiyi hazırlarken ana temam ‘AGT ürünlerini nasıl öne çıkarabilirim?’ oldu. Gerek sanat galerilerinde, gerekse çok iyi tasarım fuarlarında, bütün dünyada ürünler çok iyi ortamlarda ve çok iyi ışıklandırılmış ortamlarda sergilenir. Ben de AGT’nin ürünlerini birer sanat eseri gibi düşünerek, bir sanat galerisinde nasıl sergileniyorsa, ona uygun bir konsept geliştirdim.

Milano’da Van Dyke’in izlediğim bir resim sergisinden çok etkilendim; tabloların ve ışığın kullanılması bana enterasan ve harika geldi. O sergi beni bu noktalara getirdi. Tabi uyum, kombin ve renk seçimleri çok doğru yapılmak zorunda. Burada gerçekleştirdiğimiz uyumun pek çok üreticiye ve mimara ilham vereceğini düşünüyorum. Burada çok önemli mesajlar var. Ürünü pek çok malzemeyle kombine kullanarak, hayallere de katkı yapıyoruz. Mobilyada artık farklı bir 

konsept var.

yazar

Nesip Uzun-editor yazısı

E-bülten için e-posta bırak